21 Kasım 2019 Perşembe

Maç Günü


Galatasaray Dergisi'nin 14. sayısında bizim emektar malzemeciler Veli ve Hasan ile yapılmış bir röportaj var. Günümüz için geçerli olmasa da, bir dönem bu işlerin nasıl yürüdüğüne dair güzel malumat.

"Ali Sami Yen'de bir maç günü"nü soruyor röportajı yapan kişi. Hasan Çelik cevap veriyor:

Takım maçtan önceki gece kampa girer. Biz Florya'da kalmayız. Son antrenmandan sonra eve gideriz. Maç günü öğle yemeği sonrası stada hareket etmek üzere hazırlıklarımızı yaparız. Üç tip formanın da takımlarını götürürüz stada. Maçtan önce soyunma odasında hocamız karar verir hangi formayla çıkılacağına. Maç kadrosunda olmayan oyuncular ve sakatlığı bulunanların maç sabahı yapacağı antrenman için malzemeleri hazırlarız. Kulübün tahsis ettiği özel araçla maçtan 3 saat önce stada geliriz. Biz maçtan 2 saat önce soyunma odasını hazır ederiz. Takım da zaten maçtan 1.5 saat önce soyunma odasına gelir. Maç malzemesi tek tek oyuncuların sıralarına bırakılır. Hava şartlarına göre eşofman ve yağmurlukları, eldivenleri, yedek kulübesindekiler için anorakları hazır ederiz. Saha durumuna göre kramponlar hazırlanır. Takım ısınmaya çıktığında Veli onlarla beraber gider. 4. hakem forma kontrolü için gelir. Rakip takımla tutan renkler olduğunda, evsahibi biz olduğumuz için seçim hakkı misafirindir. 




15 Kasım 2019 Cuma

2018-2019 Forma Dökümü



Bir süredir bu sezon forma dökümlerini yapmıyoruz. Eksikleri kapatalım. Geçtiğimiz sezondan başlayalım.

2018-2019 sezonunda iç saha formamız yine parçalı idi. 4 parçalı, Nike'ın son yıllarda klasikleştirdiği omuzdan çapraz kesim kalıp üzerine. Kollar tek renk. Şort ise beyaz. Çorap da kırmızı.

Deplasman formamız, klasik adlandırmanın tersine siyahtı. Çünkü beyaz, Nike'ın geçen sezonki, sonradan tanıtılan 'Şehir' temalı üçüncü formaları arasına katılmıştı. Siyah formada yaka iki renge bölünmüştü ve koldaki şeritler de iki kolda farklıydı. Bu açıdan parçalı temanın bir deplasman formasında uygulandığını görmek hoştu.

Üçüncü formada, beyaz zeminin ortasında kıyıları sarıyla belirginleştirilmiş bir Boğaz illüstrasyonu yer alıyordu. Umulduğunun aksine bu uygulama pek tutulmadı gibi.


Geçtiğimiz sezon Süper Lig'de her zamanki gibi 34 maç oynandı ve bu 34 maçın toplam 29'unda parçalı formayı giydik. İç sahada parçalı harici forma giyilmedi. Bu 29 maçın 22'sinde kırmızı şort giyildi ki, bu yüksek bir oran. İç sahadaki 17 maçın 4'ünde beyaz şort giyilmiş.

Bu konuyla ilgili sorun şurada: Herhangi bir sezonda, eğer iç saha formasının (olması gerektiği gibi) beyaz şort ile giyileceğini belirlediyseniz, tüm iç saha maçlarında, kombinasyonu o şekilde tutmak zorundasınız. Eğer takımın ve kulübün bir kültürü olmasını umursuyorsanız tabii. Madem şu veya bu sebepten, kırmızı şort bu kadar giyiliyor, o zaman beyaz şortu hiç karıştırmayın ki bu konuda bilinçli ve alakalı olarak beklentili olan bir kısım taraftarı üzmeyin... Dedik diyelim. Fakat karıştırmamak da pek mümkün değil, çünkü takımın geleneksel deplasman forması beyaz. Ve o beyazı da neredeyse her zaman kombinasyonsuz giydiğimiz için, beyaz şort sürekli bir yerlerde var olacak. O yüzden de bu sorunun tek bir çözümü var: Gerektiği gibi özen göstermek.

Kalan 5 maçın üçünde beyaz, ikisinde ise siyah forma giyilmiş. Bu tercihler arasında bir tek Akhisar deplasmanındaki beyaz tercihi 'keyfi'.


Avrupa'da Ş. Ligi grup maçlarının beşinde parçalıyı, birinde ise içerdeki Porto maçında beyazı giydik. Parçalı giydiğimiz her maçta kırmızı şort vardı.

Avrupa Ligi'ndeki tek turda ise Benfica'ya karşı içerdeki maçta parçalı altı kırmızı şort, deplasmanda ise siyah forma giyildi. Yani Avrupa'da kendi sahamızda oynadığımız 4 maçta da asıl kombinasyonumuzu giymedik.


Kupada toplam 9 maçta dört kez beyaz, üç kez parçalı (biri beyaz şort) ve iki kez siyah giyildi. Kupa son yıllarda doğrudan ikinci ve üçüncü formaların podyumu gibi olduğundan, burası için söylenecek pek söz yok zaten.

Sezon başındaki Süper Kupa'da da Akhisarspor'a karşı beyaz şortlu parçalı giyilmişti.