Çok ara verdim, istemeden de olsa... Üzgünüm bu nedenle ve bekleyenlerden ve yazar arkadaşlarımdan özür dileyerek yazıma başlamak istiyorum.
90'lı yıllardaki tek eksik sezonumuzu bu uzun aranın bitimiyle inceleyelim hep birlikte.
1993-1994 Sezonu, Galatasaray'ın uzun süren nekahet döneminin ardından Karl-Heinz Feldkamp'la geçtiği çıkışı, Feldkamp'ın hastalığını öne sürerek Almanya'ya dönüp yerine alın size hoca diye gösterdiği Rainer Hollman'la devam ettirdiği ve başarılı sayılabilecek bir sezondu.
Galatasarayımız için bir ilk ile başlamıştı bu sezon: Şampiyonlar Ligi.
UEFA; Şampiyon Kulüpler Kupası'nın formatını değiştirerek, bünyesindeki her ülkenin takımın çeşitli ön eleme safhalarından geçeceği ve sonunda 2 grupta toplam 8 takımdan oluşan bir organizasyona dönüştürmüştü.
Takımımız sezona iyi başladı, Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde kolay geçilen Cork City'nin ardından İngiliz devi Manchester United, Old Trafford'da alınan mucizevi 3-3'lük beraberlik ve Ali Sami Yen'deki 0-0 beraberlikle devrildi ve takımımız Şampiyonlar Ligi'nde; Barcelona, Monaco ve Spartak Moskova'lı gruptaki yerini aldı. İlk iki maçından 0-0 beraberlikle ayrılan takımımız, iyi oyunlar çıkarmasına rağmen genç ekibinin tecrübesizliğinin kurbanı oldu bir nevi ve sonraki sonuçlar pek iç açıcı olmadı ve Şampiyonlar Ligi'ne erken veda edildi.
Tekrar Edirne'den içeri döndüğümüzde ise; Alman ekolüyle gelen 2. şampiyonluk sevindiriyordu Sarı Kırmızılı bizleri... Türkiye Kupası'nda ise finalde rakibimiz Beşiktaş ile Ali Sami Yen'deki ilk maçta 0-0 berabere kalıp, İnönü'deki maçı 3-2 kaybederek kupayı adeta ellerimizden kaçırıyorduk.
Takımımızın bu sezonki sponsoru yine SHOW TV'ydi ve formalarımız yine Umbro'nun elinden çıkıyordu. Toplamda ise iki tanesi birer maçlığına da olsa, 5 değişik forma ile boy gösteriyordu Galatasarayımız resmi maçlarında...
Formalar klasik 90'lı yılların ilk yarısının havasına sahip, hafif kalınca, kendinden desenli kumaşlara sahip ve amblemler konusunda tutarlılık yok. Kimi zaman yuvarlak, kabartmalı amblemimizi kullanmışız, kimi formamızda ise amblem tıpkı 1991-1992 sezonu formaları gibi formaya işlenmiş, kimisinde ise Metin Oktay dönemi denilince akla gelen üzerinde Türk Bayrağı bulunan ambleme yer vermişiz.
- 1 -
Sezon boyunca en çok giyilen formamız, sizin de tahmin ettiğiniz gibi... Bir önceki sezonun neredeyse aynısı, sadece bir önceki sezonda gelen şampiyonluktan dolayı sağ göğsünde veya kimi zaman ambleminin üstünde yer alan Türk Bayrağı ile farklılaşan, kırmızı (yakanın uç kısmından sarı bir çizgi geçen) V yaka modeline sahip bir düz sarı forma idi.
Bu formayla ilgili ilginç bir not ise, Şampiyonlar Ligi elemelerinde (bir maç hariç) ve Şampiyonlar Ligi maçlarının tamamında bu forma ile sahaya çıkmış olmamız... Bununla birlikte neredeyse tüm önemli maçlarımızda da bu forma var. Sezonun son maçları, Türkiye Kupası final maçları... Hep sapsarıyız.
- 2 -
Bu formadan sonra en çok giydiğimiz formamız ise, yine bir önceki sezonun 2. tip parçalısına benzeyen parçalı formamız. Bu forma da bir önceki sezondan farklı olarak Türk Bayrağı içeriyordu ve genellikle Metin Oktay döneminden hatırlayacağımız amblem ile kullanılıyordu.
- 3 -
Sezonun en çok giydiğimiz 3. forması ise, yukarıdaki parçalı formanın yakasına sahip olan, düz kırmızı formamız. Sezonun neredeyse genelinde düz sarı ve parçalı formayı giydiğimizden, düz kırmızı formayı çok fazla giyememişiz. Ama kanımca gerek tonu, gerek formu ile hala örnek alınabilecek bir forma bizim için.
Formanın kısa kollu versiyonunda, kolların uç kısmında Umbro logosu motifli bir sarı şerit yer alırken, uzun kollu formada ise böyle bir desen bulunmuyor.
- 4 -
Gelelim bir başka efsaneye... Bu formayı biz sadece bir maçta, deplasmanda oynadığımız Şampiyonlar Ligi ön eleme maçı olan Cork City maçında giydiğimizi zannediyorduk ki, yanılıyormuşuz. 27 Şubat 1994 tarihli Ankaragücü maçında da giymişiz. Forma sıkı takipçiler tarafından bilinse de, pek çok kimse tarafından bilinmeyen ve Galatasaray'ımıza gerçekten çok yakışsa da, daha önce pek tercih edilmemiş bir dizayna sahip, aslında hala uygulanabilecek güzellikte olan bir forma. O dönem Umbro'nun özellikle İngiltere'de çeşitli takımlara uyguladığı kalıplardan birinde yapılmış ve biz sadece uzun kollu olarak giymişiz.
Formanın yakası çıtçıtlı ve yakanın alt kısmında genişçe bir sarı yuvarlak şerit bulunmakta yakayı çevreleyen. Formanın kırmızı gövdesi, sarı kollarla çevrelenmiş. Beşiktaş'ın 100. Yılında çıkardığı formayı akla getiren bir kalıp söz konusu.
- 5 -
Sezonun sadece bir maçlığına giyilen, tasarımına ve özgünlüğüne rağmen hakettiği değeri görmemiş, maçın kaybedilmesiyle rafa kaldırılmış ve bir daha ortalarda gözükmemiş forması ise; düz sarı gövdesinin üzerinden dikine ince kırmızı şeritler geçen, açık bir yakaya ve işlemeli ambleme sahip olan forma.
Fenerbahçe'ye 2-0 yenildiğimiz 2 Ekim 1993 tarihli maçta giyilen bu formamızı ne yazık ki bir daha tercih etmemişiz. Halbu ki ben kırmızı şort ile çok da güzel olacağını düşünmüşümdür her zaman.
Formanın bu sezonki formalardan kanımca en büyük farkı; ambleminin 1991-1992 sezonu formalarını, kalıp ve kumaşının ise 1992-1993 formalarını akla getirmesi.
Sizler de farkedeceksiniz ki, bu formanın sarısının tonu ile şort uymamakta. Sebebi de sarı şortun hem kumaşının hem tonunun bu formadan oldukça farklı olması. Ama özetle, bir kez giyilmiş ve "uğursuz" addedilerek bir daha giyilmemiş formalarımızdan biri ne yazık ki.
Kaynak: Milliyet Arşiv
Üstad eline sağlık. Yalnız 97-98 sezonu da elinden öper :)) Onu unutmuşuz ekipçe. Fakat yoğunsun şu aralar biliyorum o yüzden gelecek zamanların projesi olsun o sezon.
YanıtlaSilSağol Alican :)
YanıtlaSil97-98 fotoğrafları hazır. Onu da eklerim enn kısa zamanda!