31 Mart 2011 Perşembe

STORE ŞOV


Tam da dünkü yazının üzerine süper bir haber geldi forumdan. Kulüpte güzel işler de oluyor. Sevgili Erdinç Aslantepe.biz'den Murat Berber'in yazdığı bir haberi alıntılamış. Basitçe geçilecek bir konu değil. İnsanı fena heyecanlandırıyor.

Dediğine göre; Ali Sami Yen Arena içine 3 katlı dev bir store geliyor. 3 katlı store kompleksinin içinde ayrıca cafe de olacak. Böylelikle geçtiğimiz seneye kadar Çadır'da olduğu gibi sosyal bir mekan da yaratılacak store'un içinde. Tabi esas bomba haber şu; Galatasaray yapılacak olan bu dev store'u Nike ile ortak çalışarak hayata geçirecek. Yani aynı zamanda Nike ürünlerinin de satılacağı, Nike'ın Galatasaray ile alakalı ürünlerinin de konacağı güzel bir mekan olacak. Eğer Nike ile birlikte bu store'u yapma kararı alınmışsa eminim çok kaliteli bir yer olacaktır. Adamların mağaza kültürü inanılmaz çünkü.

Türkiye'de bir eşi var mı bilmiyorum, en kaliteli stat içi mağazaya sahip Fenerbahçe'nin böyle bir kompleksi olmadığına göre, yok. Yalnız yeni gelen yönetimin projede değişiklik yapma durumu söz konusu olur mu ? Aman olmasın...

Bu blogda takipçilerin beklentilerini çok tepede tutan yazılar yazıyoruz. Aynı heyecanlı bekleyiş bizde de var. Umarım bu bahsedilen güzel haberlerin hepsi birkaç ay sonra gerçek olur.

Aslantepe.biz'den Murat Berber'e ve dostum Erdinç'e çok teşekkür ederim.

*fotoğraflar, forumda sevgili mes'in paylaştığı Münih'teki bir Nike spor mağazasına ait.

30 Mart 2011 Çarşamba

PAZAR


İnternethaber.com sitesi geçtiğimiz aylarda güzel bir haber paylaşmıştı. Buraya taşımadık nedense. Geç olsa da, görmeyen belki kalmıştır diye koyayım ve kendi yorumumu katayım azıcık.

Bizi ilgilendiren kısım Türkiye. Diğer ülkeleri yukarıdaki resimde görebiliyorsunuz. Ülkemiz lisanslı ürün satış gelirleri bakımından Avrupa'nın en büyük 6. ligi. Tepemizdeki 5 ligin ülkelerinde lisanssız ürüne göz açtırılmadığını düşünürsek bizim 6. sırada olmamız ilginç. Ülkenin lisanslı ürünlerden elde ettiği gelir Fransa'ya çok yakın. Fransızların yaşam kalitesi ve gelir düzeyi düşünülürse (ki bizim ülkede bu söylenir hep) onlara çok yakın olmamız yine ilginç bir nokta. Dediğim gibi, korsana da göz yumulmasa belki Fransa'yı geride bırakabilir ve İtalya ile çekişebilirdik.

Ülkemizde lisanslı ürün satış gelirlerinin yüzde 69'u forma satışı. Yani storelara koşan insanlar çoğunlukla forma temin ediyor veya aldıkları diğer ürünler forma fiyatlarının çok altında olduğu için gelir yüzdeleri düşük. Bu da haberde dikkat çekici bir detaydı.

Gelelim hepimizin resimde farkettiği Fenerbahçe gerçeğine. Avrupa'da en çok ürünü satılan 10 takım arasına girmiş Fenerbahçe. Çok büyük başarı. Bunun en büyük sebebi de storelarındaki ürün çeşitliliği. Forma satışlarında Galatasaray ile başa baş mücadele etmelerine rağmen belli ki diğer store ürünlerinden çok fazla gelir elde ediyor ve dünyanın en büyük kulüpleri ile birlikte ilk 10'da yer alabiliyor. Fenerbahçe'nin taraftarıyla aynı gelir düzeyine sahip Galatasaray ise kim bilir bu listede kaçıncı ? Tabi storedaki ürün çeşitliliği en büyük etken. 2. büyük etken ise ülkedeki en iyi korsan ürün takip ve cezalandırma sistemine sahip takım olmaları. Bunu bu bloga zilyon kez yazdık. Bir daha yazmayacağım. Adamların korsan ürünleri yok piyasada.

Yazıyı bitirirken; Nike ile Adidas Avrupa futbol piyasasının gelirlerinin %83'üne sahip. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın ezeli rekabeti önümüzdeki sezon Nike ile Adidas arasında da yaşanacak. Ciddi yatırımlar ve kaliteli ürünler ile storeumuza çeşit katacak olan Nike sayesinde bizim bu berbat gelir seviyemiz biraz tepelere çıkacaktır muhtemelen. Sadece forma değil, pek çok ürün ile store'a renk katacaklar. Bir de kulüp ve taraftarlar biraz bilinçlenirse imrenerek baktığımız gelir seviyelerine yaklaşabiliriz diye umuyorum.

Devrik başkan stadı yapınca yakalayacağız demişti, bu olay stattan çok daha mühim.

28 Mart 2011 Pazartesi

ŞÖVALYE ARMA


Galatasaray su sporlarında bu ülkenin öncü kulübüdür. Futbol takımından 30-40 sene öncesine dayanan bir geçmişi var su sporlarmızın. Resmi sitede yazdığı üzere neredeyse Mekteb-i Sultani kadar eski bir dal olan yüzmenin kayıtlı tarihi 1873'e dayandırılmış. 1878 yılında ise Mösyo Moirex yüzme ile birlikte kürek dersleri vermeye başlamış. 1910 yılında ise ülkede ilk defa Galatasaray su topu sporunu oynamış. Su topu belki futboldan yeni fakat diğer su sporlarının geçmişi futbol kulübünden epey geriye dayanıyor. Bu üç köklü spora ileride bir de yelken katılıyor ve şuan 4 farklı dalda suda Galatasaray arması süzülüyor.


Yukarıdaki ufak bilgileri resmi sitede daha detaylı okuyabilirsiniz. Sadece ne kadar köklü olduklarını hatırlatmak istedim. Bahsetmek istediğim konu farklı. Su Stopu takımımızın kullandığı logo hakkında yazacağım. Forumda da dikkat çeken bir muhabbeti döndü çünkü.

Su Topu takımı mayo ve bonelerinde, yani formalarında şövalye arma kullanıyor. 2001-2002 sezonunda tescil meselesi yüzünden zorunlu olarak uydurduğumuz siyah fontlu armamız benim unutmaya çalıştığım kötü bir armaydı. Galatasaray ile bağdaşmayan ilginç bir logo... Tabi ki seveni vardır fakat ben hiç bir zaman yakıştıramamıştım. 2007-2008'de de bu logo sorunu çözüldü ve o tarihten itibaren esas logomuzu formalarımızda kullanmaya başladık. Fakat yüzme takımı her nedense hala bu şövalye armayı kullanıyor. Sebebini çok merak ediyorum.


Galatasaray Su Sporu branşlarının kendilerine has logoları vardır. Bu özellik bile bu branşın ne kadar köklü olduğunu gösterir. Orijinal armamızın içinden martı figürleri geçer. Su Sporlarının her branşında bu logo kullanılır diye biliyorum. Yalnızca kürek takımımın logosunda (bkz:aşağı) ek olarak iki kürek figürü vardır. Kısacası şövalye arma falan kullanılmaz oralarda. Dediğim gibi zaten uyduruk, sonradan oluşma bir armadır şövalye.


Bone ve mayolarda neden esas armamız kullanılmaz ? Ya da su sporlarının arması kullanılmaz ? Buraya da yazalım, cevabını bilen beri gelsin.

Bitirmeden; Su Topu formalarımızın (mayo+bone) parçalı olması çok güzel detay. Ancak resmi siteden almış olduğum kürek takımının logosundaki sarı ile kırmızının tonları ciddi anlamda sorunlu. Bir öyle bir böyle olmaz.

24 Mart 2011 Perşembe

FOTOĞRAFTAKİ GS LOGOSU


1909-1910 sezonu şampiyonluğundan sonra toplu olarak çekilen fotoğrafı geçtiğimiz aylarda NTV Tarih dergisi güzel bir poster haline getirip okuyucularına dergiyle birlikte hediye etmişti. Bu fotoğraf bizim arşiv bölümümüzde var, ancak bu kadar büyük ebatlısını ilk defa paylaşıyoruz blogda. Sercan sağolsun forumumuza koydu bu fotoyu. Fotoğrafta dikkat çeken bir ayrıntı olduğu için de blogda değinmek gerektiğini düşündüm.

Fotoğrafta Sercan'ın da dikkat çektiği üzere Boijkoff'un (üst sıra soldan 5.) formasının üzerinde G ve S harfleri gözüküyor. Bizim logomuz şeklinde değil, ancak logomuzun atası olma ihtimali var. (mıdır acaba ?) 1926'da bir Fenerbahçe maçı öncesi çekilen fotoğrafta (bkz;aşağı) Galatasaraylı bir futbolcunun üzerinde, şimdi kullandığımız logonun birebiri formasına işlenmiş şekilde gözüküyor. Fakat 17-18 sene önce Boijkoff formasına Gayın-Sin'den etkilenip Latin harfleri ile formasına işletmiş olabilir mi ?

1926

Geçtiğimiz aylarda 1907 yılında çekilmiş olan bir fotoğraf paylaşmıştı Galatasaray Dergisi (bkz;aşağı). Sarı Lacivert formamızın giyildiği o fotoğrafta da bir futbolcumuzun üzerinde GS harfleri pek açık olmasa da gözüküyordu. O zaman da küçük değinmiştik bu konuya. Şuan daha iyi kalitede bir fotoğraf var elimizde ve harfler çok daha net gözüküyor. Acaba hakikaten Galatasaray'ın logosunun atası mıdır bu ?

1907

*Resimlerin hepsi büyük ebatlıdır. Üzerlerine tıklayıp inceleyebilirsiniz. Forumda ilgili bölümde paylaşımda bulunmak için tıklayın.

Sercan'a da teşekkür ederiz.

23 Mart 2011 Çarşamba

3 ANKET


Uzun zamandır anket açmıyorduk. Yeni markamız ile taraftarların hangi renk formalar istediğini bir yoklayalım dedik. Bu anketleri kişisel görüşünüzden ziyade "olması gereken bu" diye cevaplarsanız ben şahsen daha mutlu olurum. Ancak siz bilirsiniz tabi, bizde zorlama yok.

Takımımız hangi renk dış saha forması, 3rd ve 4th forma giymeli ? İç saha zaten parçalı, bu sebeple anket açmaya gerek görmedik.

Şöyle güzel katılım olsun, az çok bilgi sahibi olalım. Katılan herkese şimdiden teşekkür ederiz.

22 Mart 2011 Salı

Kupa Ve 1. Forma



Kulüp tarihinin ve Türk futbol tarihinin en büyük başarısı olan Uefa Kupası'nı alırken, bir nevi mecburiyetten, beyaz formamızı giymek durumunda kaldık. Arsenal ise sarı-lacivert renkteki deplasman formasını giymişti. Mesela biz niye fümeyi giymedik, hala merak ederim. O şekilde sorun çözülebilirdi. Çünkü bizim çubuklu Arsenal'ın iki formasıyla da çakışıyordu.

Neyse, esas konumuz şu: Hadi beyaz formayı giymek zorunda kaldık, mecburduk. Neden kupa töreninde çubukluyu giymedik? Bu eksik, belki de bizde forma kültürünün oturmamasının göstergelerinden biri. Çünkü bizde malum, kafayı kırıp 4-5 hafta kendi evinde deplasman formasını giyen takımlar oluyor. Herhangi bir özen yok. E öyle olunca, koca Avrupa kupası alınca da, aklına (o bile yanlış olsa da) 1. formanı törende giymek gelmez. Hakikaten, acaba hiç kimsenin mi aklına gelmedi bu. Hadi uygulama kısmını geçtim. Daha önce yapılmışlığı da var hani. Sonuçta o kadar senede elbet birileri deplasman formasını giymek zorunda kalıyor finallerde.


92 Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Sampdoria ile oynayıp uzatmalar sonucu 1-0 kazanan Barcelona, maça aşağıdaki resimde gördüğünüz turuncu formayla çıkmıştı, fakat kupayı alırken, üstlerinde klasik çubukluları vardı.


Bizimle aynı sezon Ş.Ligi'nde final oynayan Real Madrid de, Valencia karşısında siyah formayı giymiş, (ki Valencia da turuncuyu giymişti o maçta) kupayı alırken klasik beyazları çekmişti. 2 maç arasında 1 hafta var. Eğer kupayı Valencia alsa, çok büyük ihtimalle onlar da aynısını yapacaktı.


Bir örnek de yakın tarihten. Geçen sezonki Dünya Kulüpler Şampiyonası'nı kazanan Barcelona, maçta turuncuya benzeyen, ne renk olduğu kimse tarafından tam olarak bilinmeyen formasını giymişti. Kupa töreninde ise, çubukluları giydi.



Velhasıl, bir daha alıp alamayacağımız şüpheli olan bir kupayı kaldırırken, ufak bir ayrıntıyı kaçırarak, 1. formamızla hatıralarda kalmayı kaçırdık. Çok mu farketti, hem evet hem hayır. "Evet", çükü unutulmamalıdır ki, deplasman formaları, temelde kimi karışıklıkları önlemek için vardır. Esas olan forma bellidir. Törende -ne olursa olsun- çubukluyla yer almak, daha doğru olurdu. "Hayır", çünkü son tahlilde o da bizim formamızdır.

Aslında belki de iyi ki giymedik fümeyi. Beyaz yine bayrak rengi olduğundan yırtar bizim ahalinin gözünde. Füme olsa "ne alaka bu" filan diye, kupaya lanet okuyanlar çıkardı. Ciddiyim ha. Sene 2011, halen daha "niye Galatasaray farklı renk forma giyiyor" diye soran futbol meraklısı insanlar var. Neyse. Son olarak da şu yazının linkini verelim, alakalı. Hadi eyvallah.

18 Mart 2011 Cuma

6 YILLIK DERBİ FORMALARI

Son Adidas dönemini baz aldığımız tadımlık bir başlık hazırladık maç öncesi. Ligdeki Galatasaray Fenerbahçe derbisinde son 6 yılın forma geçmişini şöyle bir hatırlayalım. Fenerbahçe'nin çubukludan vazgeçmediğini, bizimse daldan dala atladığımızı göreceksiniz. Formaya bağlılık dersi vermiş adamlar. Bizse bırakın sarı-kırmızı çubuklu formayı giymeyi; Beyaz, siyah hatta 3rd formamız olan turuncuyu bile giydik. 100 yıllık derbinin tabiri caizse "tarihi eser" olduğuna ve 100 yıllık geçmişe dokunulmaması gerektiğine inanan biriyim. Hep söylerim derbi iç saha formaları ile güzeldir. Galatasaray bunu çokça çiğnemiş, ASY'de beyaz forma falan giymişler. Bir daha olmaması dileğimdir.

2010-2011


2009-2010



2008-2009



2007-2008



2006-2007



2005-2006


Şampiyon olduğumuz seneden bir derbi maçının adam gibi fotosunu bulamamak da garip tabi. Fenerbahçe çubuklu, Galatasaray Parçalı.


---

ASY Arena'daki ilk derbiye parçalı formamız ile çıkacakmışız. Fenerbahçe de çubuklusunu çekecektir her zamanki gibi. Böyle çok daha keyifli olacak. Galatasaray 2008-2009'daki turuncu olayından sonra çıktığı bütün derbi maçlarında parçalı forma ile oynadı. Biz de 2 sezondur oturttuk sanki geleneği.

17 Mart 2011 Perşembe

SAYGISIZLIK


Bu fotoğrafı bir dostumuzun twitter'ında gördüm. Nereden bulduğunu sorduğumda mail olarak kendisine yollandığını söyledi. Gerzeklerin resmi sitesinde rastlamadım bu fotoğrafa, ancak bana Digiturk'ten çıkmış gibi geldi.

Yapılan büyük saçmalık ve saygısızlık. Rakibin formasında, armasında futbolcusunda bir oynama yokken, ne diye Galatasaray ile uğraşmışlar anlamak mümkün değil. Fenerbahçe'nin güncel forması var fotoğrafta, bizde ise 08-09 sezonu forması kullanılmış. Ters çevrilmiş, reklamı çıkartılmış ve arma ters olmasın diye ona da sonradan bir işlem uygulanmış. O zamanlar reklam avea olduğu için de silinmiş formadan. Epey kasmışlar yani.

Neden diye sorası geliyor insanın. Her bokta 300 küsür milyon verdik, şöyle yaparız, şöyle asarız-keseriz saçmalığını ekranlarına taşıyan bu gerizekalıların şu reklamı hazırlamak için google image'den yararlandığına ve saçma bir Baros fotosu bulduğuna bahse girerim. Belki de çalışanlar, 12-13 yaşında genç bir grafikere gofret alıp yaptırmıştır. 3-5 Blogun yaptığı kaçak yayın yüzünden 2 hafta milyonlarca blogger ve takipçisini zor duruma düşüren ve bu bloglar yüzünden 300 küsür milyonlarının çöpe gideceğini zanneden gerizekalılar, biraz zaman ayırıp adam gibi bir reklam hazırlayabilirlerdi. Ancak bu işlerin ne kadar basit olduğunu daha önce de görmüştük. Haketmeyen insanlar, haketmedikleri işleri abuk-subuk yapmaya devam edip 30 milyonluk camiaya saygızlıklarını bir kez daha göstermiş oldular.

Bu arada sakın ola ki web tv'den falan maç izlemeyin. 20 liranız uçup gider. Alt yapısı berbat olan bu site insanı kanser eder. Takılan, donan, hata veren ve hatta bazen başka bir yerden yayın alan bu site tamamen saçmalık, aynı bu reklamı gibi.

Edit: Baros'un bu fotoğraftaki orijinal versiyonu.

15 Mart 2011 Salı

DERBİ MERCAN FORMAYLA İZLENİR


Kulübün birkaç haftadır yürüttüğü bir kampanya var. Mercan ve Aslan forma alan taraftarlara ASY Arena'da oynanacak maçlar için bilet hediye ediliyor. Şöyle kabaca bakınca güzel bir uygulama, ancak bana göre kötü. Çünkü taraftarlar kendi renkleri olan formaları aldıkları zaman (Parçalı-Çubuklu) bilet kazanamıyorlar.

Belli ki bu formalar çok tutulacak diye çok üretilmiş ve gerek Nike anlaşması, gerekse takımın berbat durumu nedeniyle elde patlamışlar. Bilet kampanyası ile de elde kalan stokları tüketmeye çalışıyorlar. Çubuklu formanın çok yeni olması ve ilk partiden sonra üretiminin azaldığı veya bittiğini düşünürsek (ben öyle tahmin ediyorum), Parçalının ise geçen seneden olduğu için zaten pek fazla rağbet görmemesi yüzünden, stoklarda artacak bir durumları olmadığı için, sadece mercan ve aslana yapılıyor bu kampanya, belli. Sarı kırmızıya gönül verenler ise elleri bomboş evlerine dönüyor.

En iyisi hepimiz birer mercan ve aslan forma alıp stada gidelim. Boyayalım yerleri gökleri pembe ve kreme.

Not1: Kampanyayı değil, neden sarı-kırmızı formalara da bu kampanyanın uygulanmadığını sorguluyorum. Yanlış anlaşılma olmasın.

Not2: Bu yazıyı forumda paylaşmıştım. Bundan böyle sizlerin de forumda paylaştığı yazılardan-tespitlerden-fotolardan seçip bloga taşıyacağım.

14 Mart 2011 Pazartesi

METİN


Fotoğraf yıllara meydan okumuş. Biraz yıpranmış kıyısından köşesinden, ancak Metin sapasağlam. Minik hayranları efsane ile fotoğraf çektirmişler. 1960-1963 arası bir sene. Meşhur Ali Sami Yen formasının bir önceki versiyonu üzerinde Kral'ın. Bu güzel fotoğrafı bize yollayan dost Golsüz Eşitlik Blog'una teşekkür ederiz.

Şu sıralar Metin'i görmeye, onu hissetmeye çok ihtiyacımız var.

12 Mart 2011 Cumartesi

DÜNYANIN EN İYİSİ

Dünya'da hangi takım halinde oynayan branşımız en iyi olarak kabul görüyor ? Galatasaray için konuşmuyorum bunu, bütün takımlar için söylüyorum. Hangi branştaki takımımız dünyanın en iyisi ? Voleybolda var mı böyle bir takım ? Ya Basketbolda ? Futbol zaten yerlerde, en kötü branşımız o.

Var, bu dünyanın gelmiş geçmiş en iyi tekerlekli sandalye basketbol takımı Türkiye'de. Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, namı diğer Engelsiz Aslanlar. Ligi geçtim, ligde Galatasaray ile baş edebilecek bir takım bulunmuyor. Üst üste şampiyonluklar vs... Avrupa'da kazanılan Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları ve Dünya'nın en iyisi olduğumuzu tescilleyen üst üste alınmış iki kıtalar arası şampiyonluk hiç bir branşta alamadığımız dünyanın en iyisi apoletini almamızı sağladı. Şimdi bu sezonki Şampiyonlar Ligi rakiplerimize bir göz atalım.

FGN Valladolid

Sassari

Hyeres

Köln 99'ers

Gruptaki rakiplerimiz bunlar. Şimdiden iki tanesini ezip geçtik. Formalarına bir bakın. Bir de aşağıya Dünya'nın en iyi takımının fotosunu koyuyorum, onların formalarına bakın.


Daha bir kaç hafta öncesine kadar formalarında arma bile bulunmuyordu. Markasız formalar ile oynuyorlar. Antrenörler bu takıma hiçbir katkısı bulunmayan Türk Telekom reklamlı futbol takımı antrenman ürünlerini giyiyorlar. Dünya'nın en iyi takımının göğsünde bir sponsor bile bulunmuyor. Halbuki ezip geçtiği Valladolid'in forması reklamdan geçilmiyor. Diğer rakiplerinin hepsinde de sponsor desteği var.

Türkiye'de dünyanın en iyi takımı olmayı başarabilmiş bütün branşlar içerisindeki tek takım böyle mücadele ediyor.

*Resimler GSBasket.org'dan alınmıştır

11 Mart 2011 Cuma

FOTOĞRAFTAKİ FORMA


Sercan forumumuzda çok eski bir fotoğraf paylaştı. Yılını tam bilemesem de 1906-1908 arası bir zamana denk geldiğini söyleyebilirim. Fotoğrafta dikkat çeken, alt sıradaki kişilerin giydikleri kıyafet. Bu kıyafeti 1906 yılında Imojen ile oynadığımız maçtan önce çekilmiş olan ve tarihimizde bilinen ilk fotoğraf diye bahsedilen fotoğrafta da bir kişinin üzerinde görüyoruz. Peki ne bu kıyafetin hikayesi. Bir forma olabilir mi ?


İlk formamız okul gömleklerinden türetilmiş olan kırmızı yakalı düz beyaz bir formaydı, daha sonra nohut sarısı ve kraliyet mavisi parçalı formalara geçiş yaptık, sonrası da malum. 1908 yılından itibaren renklerimiz sarı kırmızı. Yani tarihe baktığımız zaman o kıyafeti formamız olarak göremiyoruz. Bu fotoğrafın Galatasaray'a ait olmama ihtimali yüksek. Resimdeki oyuncuların hiçbiri o dönemki kurucu tayfadan gözükmüyor. Bir Rum takımı olma ihtimali var. Kafamızı karıştıran, neden Galatasaray'ın çekilmiş ilk fotoğrafında yer alan bir futbolcumuzun da aynı formayı giymiş olması ?

Hikayesini bilen varsa lütfen burada veya forumda bizimle paylaşsın. Sercan'a da bu güzel fotoğraf için teşekkür ederim.

10 Mart 2011 Perşembe

VOLEYBOL FORMALARI ÇADIRDA


Gerek mail, gerekse forumda ve blogdaki yorum bölümünde takipçilerimiz, Çadır'da Erkek Voleybol takımının formalarının satıldığını ilettiler bize. Tarihimizde hiç voleybol formaları satıldı mı ? Bu cevabını merak ettiğim bir soru. Ben hatırlamıyorum. Errea voleybolda büyük bir marka. Milli Takım formalarımızı da yapıyor. Her ne kadar bazı internet gazetelerinde Türk markası olarak lanse edilsede İtalyan kökenli bir firma Errea. Voleybol ile aram olmasa da İtalyan'ların voleybola meraklı olduklarını ve başarılı olduklarını biliyorum. Markası da voleybolda bu sene harikalar yaratıyor. Bu kadar ciddi iş yaptığımız bu markanın yaptığı voleybol takımımızın formalarının satılması çok güzel bir hamle. Üstelik futbol takımının aksine reklamsız satılıyor bu formalar.


Tek eksiği kadın voleybol takımı formalarının satılmıyor olması (yanlışım varsa düzeltin). O formalar da kadınlara yönelik güzel alternatif olurlardı. Bu da bir gelişme diyelim ve bir hatırlatmayla yazıyı bitirelim. Formaların konsepti futbol takımı ile aynı. Aslan desenli bir krem ve mercan renkte bir 3rd formamız var. Bir de nedenini anlamadığım düz bir kırmızı home kullanıyoruz. Parçalı yasak mıdır ? Away ve 3rd'ü futbol takımına uyarlayıp home'u es geçmek bize mahsus olsa gerek. Yine olmadı, kötü bitirdim yazıyı değil mi ?

Edit: Kadın voleybol takımı formaları da satılmaya başlanmış.

8 Mart 2011 Salı

NIKE ZAMAN TÜNELİ

Galatasaray futbol takımımız tarihinde ilk defa Nike giyecek. Dünya'nın en büyük spor giyim firması olan Nike'ın futboldaki yolculuğunu Design In Sport bizler için derledi. Giyeceğimiz bu dev markayı biraz tanımakta fayda var.

Nike, son 15 yılda yapmış olduğu yapmış olduğu atılımlarla spor endüstrisinde devrim yapmış bir markadır. İşte bu devrimin öyküsü:

25 Ocak 1964: Amerika'lı atletizim koçu William Jay "Bill" Bowerman (1911-1999) ve onun öğrencisi Philip Hampson "Phil" Knight (1938- ) Blue Ribbon Sports adında bir şirket kurarlar. Amaçları o zamanki adıyla Onitsuka Tiger adıyla bilinen Asics'in ABD temsilciliğini yapmaktır.
1971: Blue Ribbon Sports, Onitsuka Tiger yani ASICS ile olan ilişkisini sona erdirir. Artık Bill ve Phil için yapmaları gereken tek bir şey vardır. Kendi markalarını yaratmak. Phil'in yakın bir arkadaşı olan Jeff Johnson Mitolojide Yunanlılar'ın söylediği bir sözden çok etkilenmiştir: "Biz savaşa gidince kazanırız, ve buna NIKE deriz". Nike eski Yunan zafer tanrıçasının ismidir ve Bill ile Phil'in yaratacakları markaya çok yakışmaktadır.
Şimdi sıra logodadır. Bill ve Phil bunun için çok fazla bütçe ayırmazlar. O zamanlarda henüz 19 yaşında olan Carolyn Davidson adlı bir Grafik Tasarım öğrencisi "Swoosh" logosunu yaratır. Phil logoyu hiç beğenmez ve Carolyn'a 35 dolar gibi çok az bir rakam öder.

Nike'ın ilk logosu
1974: Nike hızla yükselişe geçer. Bu yükselişin en önemli sebebi ise logoları, yani Swoosh'tur. O yüzden hemen Swoosh'un patenti alınır.

Nike'ın logo tarihi

1982: Wieden+Kennedy (http://www.wk.com) adlı reklam firması Nike'ın ilk reklam filmini çekerler. Reklam New York Maratonunu yayınlayan TV kanalında bütün izleyicilere ulaşır.

1983: Nike logoları Swoosh sayesinde ABD'nin en ünlü markalarından biri olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bill ve Phil insafa gelirler ve Swoosh'un yaratıcıs Carolyn'i hatırlarlar. Kendisine bir gün telefon açarlar ve şirket hisselerinden vermeyi teklif ederler. Bu rakam hiç bir zaman açıklanmaz ama Carolyn artık o kadar zengindir ki hayatını hayır işlerine verir. İşte Nike'ın büyüklüğü asıl burda başlar.
Ayrıca çok fazla emin olmasam bile Nike'ın ilk sponsorluk yaptığı futbol takımı İngiltere'nin Sunderland takımıdır.

Sunderland Home Forma 1983/84


1984: Nike'ta bir düşüş yaşanmaktadır. Adidas, Umbro, Puma, Le Coq Sportif ve Kappa bu dönemin en popüler markalarıdır. Bunun üzerine Nike, henüz 21 yaşında olan ünlü basketbolcu Michael Jordan ile sponsorluk anlaşması yapar. Bu anlaşma Nike'ı iflastan kurtarır ve Peter Moore tarafından tasarlanılan Air Jordan ayakkabılarının ilk serisi 1985'te piyasaya sürülür.

İlk Air Jordan ayakkabısı


1988: Wieden+Kennedy Reklam Ajansı Nike için "Just Do It" sloganını yaratır. Bu slogan o kadar başarılı olur ki kısa bir süre içersinde Amerikan kültürünün bir parçası haline gelir.

1989: Galatasaray'ımız 15 Mart 1989'da Monaco'yu elediği vakit Monaco'nun forması Nike'tır.

Monaco Home Forma 1988/89


1990: Nike yavaş yavaş futbola el atmaktadır. Ünlü futbol takımlarından biri olan Borussia Dortmund'un Adidas'ı bırakıp Nike'a geçmesi, dönemin en popüler iki markası olan Adidas ve Umbro'ya bir sinyal niteliğindedir.

Borussia Dortmund Home Forma 1990/91


1994: ABD'de yapılan Dünya Kupasını Brezilya kazanır. Dünya şampiyonu Brezilya'lı futbolcuların forma ve kamp malzemeleri Umbro'dur ama ayakkabıları Nike'tır. Ayrıca PSV ve Arsenal de artık Nike giymektedir.

1995: Nike, ABD ve İtalya Milli Takımı ile sponsorluk anlaşması yapar. İtalyanlar için hazırladıkları forma dönemin en güzel formalarından biridir.

İtalya Away Forma 1995


1997: Nike futbola ciddi anlamda girmiştir. Adidas'ın rakipleri olan bütün takımlara sponsor olma yoluna gitmiştir. Brezilya, Hollanda, Portekiz, Rusya, Güney Kore, Nijerya ve Boca Juniors bu takımlardan en ünlü olanlarıdır.

Ayrıca bu yıl Nike ilk kez Şampiyonlar Ligini kazanır.

1997 Şampiyonlar Ligi sahibi B.Dortmund ve Nike formaları


1998: Dönemin en ünlü takımı Brezilya, en ünlü futbolcusu Ronaldo ve en güzel milli takım forması Nike'ın Brezilya için yaptığu yeşil şeritli formasıdır. Fransa'da yapılan Dünya Şampiyonasında Adidas ve Nike en fazla milli takımı giydiren iki markadır. Ama Nike'ın formaları Adidas'lara nazaran daha teknolojik ve güzel tasarımlıdır. Final Fransa Brezilya arasında oynanır. Bu Adidas'la Nike'ın finali olarak lanse ettirilir. Ronaldo sakattır ve oynayacak durumda değildir. Bir rivayete göre Nike araya girer, dönemin Brezilya Teknik Direktörü Mario Zagallo'ya Ronaldo'yu oynatması için baskı yapar. Brezilya finali 3-0 kaybeder ve Zagallo Brezilya'da vatan haini ilan edilir. Nike'ın Ronaldo'nun finalde oynama konusunda ne kadar etkili olduğu hiç bir zaman kanıtlanmamış ve açıklanmamış olsa bile o dönem Ronaldo'nun formaları yok satar.

Ronaldo ve 1998'lerin en çok satan forması


Bu finalin hemen ardından Adidas bir reklam filmi çeker. Filmde Fransa-Brezilya maçı gösterilir. Fransa'nın attığı her golde Adidas'ın 3 çizgisinden biri oluşur. Filmin sonunda skorboard'ta Adidas 3 Brezilya 0 diye yazar. Yani Adidas Nike'a 3 tane attı.

1999: Barcelona ve İnter 1998/99 sezonunda Nike giymeye başlarlar. Nike'ın Barcelona için yaptığı 100.yıl forması yüzyılın en güzel formalarından biri olarak hafızalarda yer alır.

Barcelona Home Forma 1998/2000


2002: Japonya ve Güney Kore'de yapılan Dünya Şampiyonasında Adidas ve Nike gene en fazla ülkeye sponsor olan iki büyük markadır. Adidas'ın fileli formaları çok kolayca yırtılabilen formalardır. Bu yüzden Almanya, İsveç, Fransa, İspanya ve Türk milli takım futbolcularından her birinin forması hemen hemen her maçta yırtılır. Nike'ın formaları ise modern bir tasarıma sahiptir ve kalite konusunda Adidas'tan çok daha üstündür. 2002 Dünya Kupasını da Nike kazanır.

Nike'ın ilk Dünya Kupası


2003: Türkiye Milli Takımı dönemin en popüler takımlarından biridir. 1983'ten beri Adidas giyen Milli takımımız Nike ile sponsorluk anlaşması yapar. Yanılmıyorsam eğer, formalar görücüye ilk kez 11 Ekim 2003'te Türkiye-İngiltere maçı ile çıkar. Maç Alpay'ın saçma sapan hareketleri yüzünden 0-0 biter ve Milli takım 2004 Avrupa Şampiyonasına direk gitme şansını kaybeder. Playoff'ta güçsüz Letonya ile karşılaşan Milli takımımız tarihin en iyi kadrolarından birine sahip olduğu halde adı sanı bilinmeyen Letonya'yı geçemez ve 2004 Avrupa Şampiyonasına gidemez. Bazı kişiler Adidas'ın ahını aldık derler.

Milli Takım'ın ilk Nike forması


2004: Nike'ın bu dönem ürettiği formalar hiç beğenilmez. Hemen hemen bütün takımların formaları aynı kalıptandır.

2005: Nike'ın Arsenal'e için hazırladığı formalar tarihin en güzel formalarından biri olarak kayıtlara geçer.

Arsenal 2005/2006 Home Forma


2006: Nike ve Adidas Dünya Kupasını gene paylaşırlar. Ama Nike'ın formaları Adidas'a nazaran çok daha farklıdır. Nike artık yönünü değiştirmiş ve retro formalara yönelmiştir. Hollanda, ve ABD için hazırlamış olduğu formalar gerçekten enfestir. Ama dünya kupasını ne Adidas kazanır ne de Nike.

2007: Nike yüzsüzlük yapar ve gider Alman Milli Takımına sponsorluk anlaşması teklif eder. 300 küsür Milyon Dolar önerirler ama Almanya kesinlikle kabul etmez.

Daha sonra Nike daha büyük bir yüzsüzlük yapar ve Umbro'yu satın alır.

Umbro'nun bu sene piyasaya sürdüğü kramponların benzerini
bir kaç sene evvel Nike'ta kullanmıştı



Bu yılın en ilginç olaylarından biri ise İzmir'li bir Avukatın Inter Kulübü aleyhine dava açma girişimidir. Sebep ise İnter'in Şampiyonlar Ligi grup maçında Fener'e karşı haçlı formayla oynamış olmasıdır. Formayı Nike, Inter'in 100.kuruluş yıl dönümü anısına yapmıştır. Aynı tarz formaları Adidas, Champion ve Topper gibi markalar da yapmış ama o ana dek kimse tarafından tepki almamıştır. Ayrıca bu formayı Inter sadece Fener'e kıllık olsun diye değil diğer bütün takımlara karşı da giymiştir. Sonuçta UEFA ve Nike bu dava açma girişimini kaale bile almamıştır.

Inter'in 100.yıl Away forması 2006/07




2008: Senenin en büyük sponsorluk anlaşması yapılır. Nike Adidas'ın 1972'den beri sponsorluğunu yaptığı Fransa'ya tam 320 Milyon Euro verirler. Fransa 2011'den 2018'e kadar artık Nike giyecektir.

Ayrıca Milli takımımız Nike ile Avrupa Şampiyonasında yarı final oynama başarısı gösterir.

2010: Dünya Şampiyonasına yine Nike ve Adidas hakimdir. Ama Adidas'ın formaları Nike'a nazaran daha teknolojiktir. Finali de yine Adidas'la Nike oynar ama Adidas kazanır. Kim ne derse desin 2010'un en güzel forması Dünya Şampiyonasına gidemeyen Türkiye'nin Nike formasıdır.

Türkiye Home Forma 2010/11

Bu tarihin son halkası Galatasaray oldu. Markaların takımlara uğurlu geldikleri bilinir. Umuyoruz Galatasaray'a Swoosh uğur getirir. Yazıyı lütfen kaynaksız kullanmayın.