İnsan bu kadar güzel gelişmeler görünce şu yukarıdaki hataların olmaması gerektiğine inanıyor. Burada sadece kötü şeyleri, hataları vs... leri yazıp çıkıntılık yapmaya çalışmıyoruz. Güzel gelişmeleri yakında yazacağız ki facebook sayfasında ve forumda çokça konuşuyoruz zaten bu gelişmeleri. Fakat artık lütfen bu kalitemize yakışan ve Galatasaray'ı bilen kişilerle çalışalım. Bu yanlışları bir daha görmeyelim.
29 Ocak 2012 Pazar
G ve S
İnsan bu kadar güzel gelişmeler görünce şu yukarıdaki hataların olmaması gerektiğine inanıyor. Burada sadece kötü şeyleri, hataları vs... leri yazıp çıkıntılık yapmaya çalışmıyoruz. Güzel gelişmeleri yakında yazacağız ki facebook sayfasında ve forumda çokça konuşuyoruz zaten bu gelişmeleri. Fakat artık lütfen bu kalitemize yakışan ve Galatasaray'ı bilen kişilerle çalışalım. Bu yanlışları bir daha görmeyelim.
28 Ocak 2012 Cumartesi
Yine Sarı Şort
Ligin ikinci yarısında sarı formayı, kırmızı şort ve çorapla kullanacağımızı tahmin ettiğimi yazmıştım. Bu akşam yanılttı beni Galatasaray. Öncelikle Bursaspor karşısında sarı forma giymemiz yanlış, ki Arena'da bile sarı formayla oynadık; renkleri yeşil-beyaz olan bir rakibe karşı içeride dışarıda parçalı giymemiz gerekir. Sarı forma illa giyilecekse de, kırmızı şort ve çorapla giyilmesi daha hoş olurdu, istikrar açısından. Bursaspor da Fildişi Sahili çakması bu timsah formasını beyaz çorapla giyiyordu, neden yeşil çorap giymişler anlamadım. Zira 13. haftadaki Bursaspor - Eksişehirspor maçında Es-es sarı formasını giyerken Bursaspor aynı formayı beyaz çorapla kullanmıştı.
Bu arada gri kaleci formasını ilk kez siyah şort ve gri çorapla giydik. Daha önce ikişer maçta yeşil şort çorap ve siyah şort çorap kombinasyonlarıyla görmüştük gri kaleci formamızı. Bursaspor maçlarında olması gereken kombinasyonlar aşağıda.
25 Ocak 2012 Çarşamba
Ne Değişti?
25 01 2012 Galatasaray 4-0 Ankaragücü
02 10 2011 Ankaragücü 0-3 Galatasaray
İki takımın da klasik iç saha forması parçalı/çubuklu forma - beyaz şort - koyu çorap şeklinde. İki takım da son dört sezondur ilk tercih olarak iç saha formasını beyaz şort ve çorapla giyiyor (Ankaragücü daha önce de arada sırada giyiyordu, buradan bir göz atabilirsiniz). Ankaragücü bu sezon -en azından kağıt üzerinde- doğru kombinasyona geçerek TFF sitesindeki forma bölümüne çubuklu forma - beyaz şort - lacivert çorap kombinasyonunu ekledi. Birçok Türk kulübü gibi forma kültürleri tam oturmuş değil ama içinde bulundukları krize rağmen asıl formalarını bir kenara atmıyor, özel ve güzel formalar kullanıyorlar. Bu iki maçta da takımlar doğru formaları giydiler (iki formada da sarı renk bulunmasından dolayı bizim ligimiz için ekstra bir şey bu, büyük artı bence) ancak kombinasyonlarda sıkıntı var, ana kaynak da biziz. Şimdi rakibin iki maçta da şortu, çorabı aynı; bizim şortlar, çoraplar niye farklı? Madem bugün beyaz şort ve çorap giyebiliyorduk, niye o zaman da giymeyip kırmızı şort ve çorapla sahaya çıktık? Garip işler, yani bu durumu anlatacak başka kelime bulamadım, garip. Her zamanki gibi, yine belli bir standart söz konusu değil. Ankaragücü’nün iki çubuklu forması olması yanlış, bu sezon için bugünkü maçta giydikleri forma olmalıydı sadece, geçen seneki formayı da kullanmaları saçma diyeceğim ama Lotto’yla yaşadıkları olay malum, diyemiyorum bir şey. Olması gereken kombinasyonlar aşağıda.
23 Ocak 2012 Pazartesi
Şort Değişimi
Artık böyle herhalde. İlk yarıda sadece sarı şort ve çorapla giydiğimiz sarı formayı, ikinci yarıda kırmızı şort ve çorapla giyeceğiz. Adidas'ın son senelerde üç büyüklere yaptığı ikinci yarı yeni forma çıkarma olayından daha güzel bence. Ekstra bir forma olmadan farklılık yaratılıyor. Güzel bir kombinasyon görmemiz de cabası.
20 Ocak 2012 Cuma
Benziyor mu? 1
Galatasaray 1992 1994
Chelsea 1992 1994
Aston Villa 1992 1993
Parma 1993 1994
Forma resimleri classicfootballshirts'ten.
17 Ocak 2012 Salı
Deplasman Formasında Parçalı Desen
Forması parçalı olan bir takımın deplasman formalarında parçalı deseni kullanması, iç saha formasına atıfta bulunulacağı için çok hoştur. Biz de bunu bir tek 1998 1999 sezonunda, tarimizin en güzel ve en sevilen formalarından biriyle yaptık. Ama ne yazık ki devamı gelmedi.
Tarihimizde, son birkaç sezonda aşırı derecede moda olan göğsünden yatay şerit geçen bir formamız yok bizim. Parçalı desen bu tarz formalara çok güzel biçimde uygulanabilir. Nitekim 2010 2011 sezonunda birçok takıma parçalı desenli forma yapan Nike, Barcelona'ya da böyle bir forma tasarlamıştı.
Ama bu tarz formalarda genellikle dikey desenler kullanılır. Yine 2010 2011 sezonunda Nike, Juventus ve Portekiz'e birbirlerine çok yakın formalar tasarlamıştı. Bu iki forma da böyle dikey desenli tasarımlarda izlenebilinecek iki farklı yolu göstermiş. Nike'ın parçalı deseni kullanarak bize çok güzel formalar tasarlayabileceği inancındayım.
Tarihimizde, son birkaç sezonda aşırı derecede moda olan göğsünden yatay şerit geçen bir formamız yok bizim. Parçalı desen bu tarz formalara çok güzel biçimde uygulanabilir. Nitekim 2010 2011 sezonunda birçok takıma parçalı desenli forma yapan Nike, Barcelona'ya da böyle bir forma tasarlamıştı.
Ama bu tarz formalarda genellikle dikey desenler kullanılır. Yine 2010 2011 sezonunda Nike, Juventus ve Portekiz'e birbirlerine çok yakın formalar tasarlamıştı. Bu iki forma da böyle dikey desenli tasarımlarda izlenebilinecek iki farklı yolu göstermiş. Nike'ın parçalı deseni kullanarak bize çok güzel formalar tasarlayabileceği inancındayım.
13 Ocak 2012 Cuma
Galatasaray'a Uygun Away Formalar 29
11 Ocak 2012 Çarşamba
Deplasman Formasında Çubuklu Desen
Daha önce çubuklu deplasman forması hakkında yazmıştım, bu sefer de deplasman formasında çubuklu desenden bahsedeceğim. Malumunuz bizim asıl formamız parçalı olduğundan (Kulüp bu aralar yine unuttu bunu, sarı formaya abanıyorlar Arena'da.) çubuklu formamız bayağı gereksiz kaçıyor. Ayrıca, Fenerbahçe formasını hatırlattığından, azımsanamayacak bir taraftar kesimi istemiyor çubuklu forma. Ben de artık kulübün çubuklu forma yapmasını istemiyorum ancak Fenerbahçe'yi hatırlattığından değil, forma kültürüne uygun olmayışından. Neyse; olay benim kişisel görüşüm değil, Galatasaray'ın çubuklu formalarla bir tarihi olması. Ne kadar insan istemese de, çubuklunun zaman zaman parçalının bile önüne geçtiği yadsınamaz bir gerçek. Biz de bu geleneğimizi silip atamayız, atmamalıyız. Bu sebepten, deplasman formalarımızda çubuklu detay ve desenlere yer verebiliriz. Ben örnekleri Katalonya milli takımından seçtim, renkler tam oturuyor diye. Deplasman formaları için iyi bir alternatif olacağını düşünüyorum ve Nike'tan böyle bir tasarım bekliyorum.
7 Ocak 2012 Cumartesi
AntareS - Forma Kültürü
Uzun süredir takip ettiğim bir yer burası. “Takım tutmak”
demek, “taraftarlık” demek, her şeyden önce “renk” demek benim için. Neden
“renk” demek anlatacağım. Blogla ilgili konuşalım bir kuple.
Bir süre önce Selocan’a bir mail attım. “Sitede Nike lansmanından
sonra bir düşüş var? Hayırdır? Tahmin edilen Nike tasarımları gelmeyince
kırgınlıklar mı oldu? Dedim.”
Her başarılı Türk işinde olanlar olduğunu zaten tahmin
ediyordum. Her şey iyi giderken takip et, destekle, gıpta et, en ufak bir
hatada aşağıya çekmeye çalış. Salla, saldır. En iyi yaptığımız iş ne yazık ki
Türkler olarak.
Bloğun tamamen bir haber bloğu olmadığını bildiğim için,
“yazmak isterim, ne dersin?” dedim, tasarımcı ve taraftar kimliğimle. A’dan
Z’ye ne varsa kendimce doğru, yazar, paylaşırım diye düşünerek. Ve, neredeyse
uzay çağını yaşadığımız şu zamanlarda, bu kadar kuvvetli bir medyanın,
renk-forma-taraftarlık-doğrular-yanlışlar çerçevelerinde yazılardan daha da
etkili olabileceğini, bir şeyler yapılabileceğini düşünerek. Mantıklı her desteğe olumlu bakan biri olarak
yaklaştı Selocan.
Hadi hayırlısı;
RENK
Her kulüp, her takım renkleriyle vardır, var olmalıdır.
Tarihleri boyunca gerek logolarından çıkan renklerin uyarlanması, gerek yer
aldıkları coğrafyadan esinlenen renklerin uygulanması sebebiyle oluşmuştur
takım ve kulüp renkleri. Coğrafyalarında vardır, logolarında vardır,
tarihlerinde vardır, kurucu “ilk”lerini karakterlerinde vardır. Ve nesiller
boyunca “gönül vermişlerinin” ruhlarında vardır o renkler. O renk yoksa en
taraftar baba, “renktaş”” yapamaz çocuklarını, en yakın arkadaşlar saha
içerisinde “ezeli rakip” ama saha dışında “ebedi dost”tur.
Her Galatasaraylının içinde taşıdığı kırmızının ateşi
gibidir, hissettiği sıcağın sarısı gibidir ruhu. Takımla böyle bütünleşir, bunu
görmek ister. Spor müsabakalarında yer, gök sarı-kırmızı olsun ister. Saha
içindeyse gerçek Galatasaraylı, arkadaşlarına “Her yerde kırmızı görecekler!
Haydi!” diye bağırır devre arası konuşmalarının birinde Kaptan Bülent Korkmaz’ın
yaptığı gibi. Daha deli olanları Kadıköy’de Sarı/Kırmızı dolaşmak ister maç
günleri Şükrü Saraçoğlu etrafında. Formasını giyip, “Ben farklıyım, ben sizden
üstün olanım, farklı olanım” demek ister.
Bu yüzden rahat seyredemeyiz Şükrü Saraçoğlu maçlarını
deplasmanda. Rahatsız oluruz hep. Her yer laciverttir çünkü her yer sarıdır bir
de. Ama sarıya bile “benim sarım” diyemez Galatasaraylı. “Turuncudan iz taşıyan
tok bir sarı” değildir çünkü Saraçoğlundaki Sarı.
Her kulüp, her takım renkleriyle vardır, renkleriyle var
olmalıdır. Renkleriyle tanınmalı, renkleriyle anlatılmalıdır diğerlerine.
Kendine has renkleri, kendine has tonları olmalıdır renklerin. “Gönül
vermişlerinin” içindedir renkleri. Galatasaray için “vişneye çalan, koyuca
tatlı bir kırmızı” ve “turuncudan iz taşıyan tok bir sarı” olmalıdır
Galatasaray’ın rengi. Nerede kırmızı görsem dikkatimi çeker, ne zaman sarı
kullanacak olsam, turuncuya dönük kullanmaya gider elim. Çünkü ben de Galatasaraylıyım.
FORMA KÜLTÜRÜ
Türkiye’de spor-renkler-forma kültürü ile ilgili konuları,
yüzlerce yönden ele almak mümkün. Babam ile, 1980 yılının soğuk bir kış akşam
üstü, 6 yaşımdayken ilk kez bir Galatasaray maçına gittiğimde, futbol,
kurallar, oyun hakkında pek bir bilgim olduğu söylenemezdi. Maçın nasıl
geçtiği, kimin kazandığı, nasıl oynadığımızı pek hatırlamasam da, babamın
omuzlarındayken “Hangileri bizimkiler?” diye sorduğumda, “Hangileri olacak
aslanım? Kıpkırmızı ve sapsarı formalı olanlar.” Cevabını hala çok ama çok net
hatırlarım.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan önceki o zorlu
yıllarda ve Cumhuriyetimiz kurulduktan sonraki o ilk zorlu 10-20 sene
dönemlerinde, bu gün olduğu kadar gözde miydi futbol onu da bilmiyorum ama o
dönemlerde futbol ile ilgilenen kesimlerin ve taraftarların spora farklı
anlamlar, farklı yaklaşımlar yüklediği de bir gerçek olsa gerek. Tarihinin en
zor dönemlerini geçiren bir millet, o zamanın şartları ile, kendi içinde
sımsıkı tutunacağı bir şey haline getirmiş sporu, özellikle futbolu.
Şu anda liglerimizde yer alan tüm kulüplerin tarihini
araştırırsak, eminim ki Milli Mücadele zamanlarından, Osmanlının son
dönemlerindeki zamanlardan kalan bir çok Milli anı ve olayla karşılaşırız.
Galatasaray’ın kuruluş amacının “Türk olmayan takımları yenmek” olduğu gibi
veya Fenerbahçe’nin İşgal kuvvetleri karma takımlarıyla yaptığı o tarihi
maçtaki gibi.
Ve günümüze taşınan Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin bile
aslında, “ülkemizi en iyi şekilde Avrupa takımlarına karşı kim temsil eder”
rekabeti olduğu da, kabul edilmesi gereken gerçeklerdendir, tarihe baktığımızda.
Önümüzdeki zamanlarda fırsatımız olur ise bu konular ile ilgili de yazılar
yazar, bilgileri paylaşırız, dönelim “Forma Kültürü”’ne.
Forma Aşkının veya forma sevgisinin ne demek olduğunu,
taraftarlar için formanın ne anlama geldiğini, neleri simgelediğini anlatmaya
gerek yok. Kan kırmızı üzerine düşmüş hilali, nasıl Milli Takım formasında
görmeyi istersek her Türk olarak, taraftarı olduğumuz renkler ile özdeşleşmiş
formaları da görmek o demektir kendi takımımızın üzerinde. “O renk” demektir
takım, “O renk” demektir o forma. Ve az önceki paragraflarda bahsettiğim tarih
hadiselerinden dolayı da, özellikle bizim takımlarımızda özdeşleşmiş formalar
vardır kulüplerimizde. “Parçalı sarı/kırmızı” gibi, “Çubuklu sarı/lacivert”
gibi, “Karakartal siyahı” gibi.
Bir çok taraftarın sezonluk isim yazdırmaması bu yüzdendir
aslında. Çünkü bizde kültür “herkes gider, biz kalırız” kültürüdür. Çünkü bizde
kültür “o formaları çıkarın, öyle oynayın!” kültürüdür. Çünkü bizde kültür,
tribünde formaları çıkarıp, çırılçıplak kalıp, takımı öyle protesto etmek
kültürüdür. Bizlerdeki kültür, “Metin Oktay”’lar, “Lefter”’ler üzerlerindeki
renklerin kültürüdür, Metin’deki parçalı, Lefter’deki çubukludur.
Bütün bu yazdıklarımın, biraz tarih, biraz bilgi, çokça
yorum, aslında daha sonra yazmayı düşündüğüm bir çok konu ile ilgili temel
olmasını, yazı ve yorumlarımın bunlar unutulmadan değerlendirilmesini istediğim
için yazıyorum. Gerek eleştiren, gerek bilgilendiren, gerekse de ele alacağım
konularda “ne yapılması” gerektiğini bir nebze olsun gösterebilen yazılar yazmayı
planlıyorum. Renk kombinasyonlarından tutun da, taraftar gözüyle formalardan,
Nike mağazalarından tutun da, kendi Storumuza kadar olan her konuda görüşlerimi
belirtip, sizlerle paylaşacağım.
Umarım herkesin düşüncelerine bir nebze “ses”olabilirim.
Kalın sağlıcakla.
AntareS
3 Ocak 2012 Salı
SARI ALTI KIRMIZI
Formanın eksikleri var. Mesela şort parçalı formanın şortu. Nike arması siyah ve fontlar beyaz renkte. Kısacası sarı formanın altına uyarlamak için hiçbir çaba harcanmamış. Nike logosu ve fontlar sarı olsa daha kaliteli dururdu. Direkt iç saha formamızın kırmızı şortunu giydirmişler altımıza.
Güzel yanı ise kombinasyon işine el atmış olmamız. Zaten iç saha formasının esas şortunun açık renk olduğu bir takımın, dış saha formasının şortunun koyu renk olması mantıklı olandır (Bunun hakkında yazarız). Geçen sene Mercan forma ile yıllar sonra tekrar hayata geçirdiğimiz bu farklı renk şortlu dış saha forması meselesini bu sene sarı forma ile bir adım daha ileri taşıdık. Neden ileri taşındı, çünkü alternatif bir de sarı şortu ve çorabı var.
Yukarıda bahsettiğimiz bir kaç detay eksikliği olmasına rağmen nostaljik oluşu ve kombinasyon olayını oturtması sebebiyle sarı formanın bu hali hoşumuza gitti. Fakat iç sahada giyilmesine sonuna kadar karşıyım.
*resim kaynak sporx.com
* ikinci resim 1990-1991 sezonuna aittir.
2 Ocak 2012 Pazartesi
Son 2 Maç
Önceki hafta içerde oynanan Telekom maçı. Euroleague'deki manzaranın üstüne, bir de içerde oynanan, ciddi denebilecek maçta beyaz giyilmesi...
Ve geçtiğimiz haftaki Fenerbahçe maçı. Şu noktada bizi çok ilgilendirmese de, kendi sahasında, "şu maçta" onların beyaz giymesi ilginç. Biz şükür ki bu maçta parçalıyı giydik. Çubukluyu giyseler bile parçalı giyilebilirdi. Hiç olmadı beyaz şortla. Anlayacağınız yoklukta iyi haber. Doğru tercihlerin devamını diliyoruz.