Bu Blogda Ara

1 Aralık 2019 Pazar

2019-2020 Basketbol Formalarımız


Yine bir süredir yapmadığımız bir şeye dönüp, bu sezonun basketbol formalarını kayıt düşelim. Öncelikle hem kadın hem de erkek şubelerinin iki sezondur Givova giydiğini belirtelim. Bir İtalyan markası Givova. Futbolda da nadiren de olsa görmeniz mümkün.


Bu sezonun formaları, geçen sezonkilerin bir tık rötuşlu versiyonu gibi.Bu sezon hakim renk neyse, onun azıcık koyusu ince, dikine şeritler geçiyor. Geçen sezon ise bu şeritler yanlamasına geçişli olarak formaya yedirilmiş -- 03-04 futbol takımı kırmızısı gibi bir nevi. Bu iki tasarım da, bu sezonun futboldaki parçalısıyla kısmî bir benzerlik içinde ve güzel bir bütünlük havası var.
Bir de tek renk formalarda yanlarda, hafif öne doğru, ters renkte şeritler mevcut.


Erkeklerde üç forma var bu sezon: Parçalı, kırmızı ve sarı. Hâlâ ara sıra gördüğümüz gibi üçten fazlasına gidilmemiş olması güzel. Belki bir beyazı gözler arayabilir ama basketbolda esasen ikiden fazlasına da gerek olmadığı için, sorun yok gibi gözüküyor. Ama bizim asıl forma şeklimiz parçalı olduğu için, ve bu basketbolda, futboldan da nadir görüldüğü için, arkasından birer de düz forma yapma gerekliliği doğunca iş buralara varıyor aslında.



Kadınlarda da aynı formaları görüyoruz. Bir tek sanırım parçalı ya yok, ya da henüz giymediler. Ya da ben gözden kaçırdım. Geçen sezon erkeklerle aynı parçalıyı giydiklerini biliyoruz.








21 Kasım 2019 Perşembe

Maç Günü


Galatasaray Dergisi'nin 14. sayısında bizim emektar malzemeciler Veli ve Hasan ile yapılmış bir röportaj var. Günümüz için geçerli olmasa da, bir dönem bu işlerin nasıl yürüdüğüne dair güzel malumat.

"Ali Sami Yen'de bir maç günü"nü soruyor röportajı yapan kişi. Hasan Çelik cevap veriyor:

Takım maçtan önceki gece kampa girer. Biz Florya'da kalmayız. Son antrenmandan sonra eve gideriz. Maç günü öğle yemeği sonrası stada hareket etmek üzere hazırlıklarımızı yaparız. Üç tip formanın da takımlarını götürürüz stada. Maçtan önce soyunma odasında hocamız karar verir hangi formayla çıkılacağına. Maç kadrosunda olmayan oyuncular ve sakatlığı bulunanların maç sabahı yapacağı antrenman için malzemeleri hazırlarız. Kulübün tahsis ettiği özel araçla maçtan 3 saat önce stada geliriz. Biz maçtan 2 saat önce soyunma odasını hazır ederiz. Takım da zaten maçtan 1.5 saat önce soyunma odasına gelir. Maç malzemesi tek tek oyuncuların sıralarına bırakılır. Hava şartlarına göre eşofman ve yağmurlukları, eldivenleri, yedek kulübesindekiler için anorakları hazır ederiz. Saha durumuna göre kramponlar hazırlanır. Takım ısınmaya çıktığında Veli onlarla beraber gider. 4. hakem forma kontrolü için gelir. Rakip takımla tutan renkler olduğunda, evsahibi biz olduğumuz için seçim hakkı misafirindir. 




15 Kasım 2019 Cuma

2018-2019 Forma Dökümü



Bir süredir bu sezon forma dökümlerini yapmıyoruz. Eksikleri kapatalım. Geçtiğimiz sezondan başlayalım.

2018-2019 sezonunda iç saha formamız yine parçalı idi. 4 parçalı, Nike'ın son yıllarda klasikleştirdiği omuzdan çapraz kesim kalıp üzerine. Kollar tek renk. Şort ise beyaz. Çorap da kırmızı.

Deplasman formamız, klasik adlandırmanın tersine siyahtı. Çünkü beyaz, Nike'ın geçen sezonki, sonradan tanıtılan 'Şehir' temalı üçüncü formaları arasına katılmıştı. Siyah formada yaka iki renge bölünmüştü ve koldaki şeritler de iki kolda farklıydı. Bu açıdan parçalı temanın bir deplasman formasında uygulandığını görmek hoştu.

Üçüncü formada, beyaz zeminin ortasında kıyıları sarıyla belirginleştirilmiş bir Boğaz illüstrasyonu yer alıyordu. Umulduğunun aksine bu uygulama pek tutulmadı gibi.


Geçtiğimiz sezon Süper Lig'de her zamanki gibi 34 maç oynandı ve bu 34 maçın toplam 29'unda parçalı formayı giydik. İç sahada parçalı harici forma giyilmedi. Bu 29 maçın 22'sinde kırmızı şort giyildi ki, bu yüksek bir oran. İç sahadaki 17 maçın 4'ünde beyaz şort giyilmiş.

Bu konuyla ilgili sorun şurada: Herhangi bir sezonda, eğer iç saha formasının (olması gerektiği gibi) beyaz şort ile giyileceğini belirlediyseniz, tüm iç saha maçlarında, kombinasyonu o şekilde tutmak zorundasınız. Eğer takımın ve kulübün bir kültürü olmasını umursuyorsanız tabii. Madem şu veya bu sebepten, kırmızı şort bu kadar giyiliyor, o zaman beyaz şortu hiç karıştırmayın ki bu konuda bilinçli ve alakalı olarak beklentili olan bir kısım taraftarı üzmeyin... Dedik diyelim. Fakat karıştırmamak da pek mümkün değil, çünkü takımın geleneksel deplasman forması beyaz. Ve o beyazı da neredeyse her zaman kombinasyonsuz giydiğimiz için, beyaz şort sürekli bir yerlerde var olacak. O yüzden de bu sorunun tek bir çözümü var: Gerektiği gibi özen göstermek.

Kalan 5 maçın üçünde beyaz, ikisinde ise siyah forma giyilmiş. Bu tercihler arasında bir tek Akhisar deplasmanındaki beyaz tercihi 'keyfi'.


Avrupa'da Ş. Ligi grup maçlarının beşinde parçalıyı, birinde ise içerdeki Porto maçında beyazı giydik. Parçalı giydiğimiz her maçta kırmızı şort vardı.

Avrupa Ligi'ndeki tek turda ise Benfica'ya karşı içerdeki maçta parçalı altı kırmızı şort, deplasmanda ise siyah forma giyildi. Yani Avrupa'da kendi sahamızda oynadığımız 4 maçta da asıl kombinasyonumuzu giymedik.


Kupada toplam 9 maçta dört kez beyaz, üç kez parçalı (biri beyaz şort) ve iki kez siyah giyildi. Kupa son yıllarda doğrudan ikinci ve üçüncü formaların podyumu gibi olduğundan, burası için söylenecek pek söz yok zaten.

Sezon başındaki Süper Kupa'da da Akhisarspor'a karşı beyaz şortlu parçalı giyilmişti.

5 Ekim 2019 Cumartesi

Avrupa'da Aynı Font, Aynı Reklam


Bu sezon da Avrupa Kupaları'nda aynı göğüs reklamı ve aynı fontu kullanıyoruz. Böylece fontu 2013-2014'ten beri kullanıyor, Turkish Airlines reklamını da 2014-2015 sezonundan beri taşıyor durumdayız.

Reklam kısmı paraya, yönetimin yaptığı anlaşmalara bağlı, malum. Fakat fontu sanki biraz fazla uzun zaman kullandık. Hoş bir font, hele ligde yıllardır kullanılanın yanında şaheser bile denir. Ama yani, neler görüyoruz yurtdışında. Her sene ayrı güzel font kullananlar var. Umarız seneye bir değişim görülür bu hususta.

İlaveten, söylemeden edemeyeceğim: Turkish Airlines yazısını formamıza eklediğimiz günden bu yana... Avrupa'da galibiyeti zor görür olduk. Bir elin parmaklarını bulmuyor yani. İnsanın 'lanetli' diyesi geliyor.


2 Ekim 2019 Çarşamba

80'lerden Meçhul Bir Sarı


Blogda epey bir zamandır, unutulmuş, eski dergi veya gazete sayfalarında kalmış, akıllardan çıkmış formalara yer vermiyorduk. Bir sebepten Galatasaray Dergisi'nin eski sayılarını karıştırırken, bu sarı forma ile karşılaştım. Mehmet Şenol'un kaleme aldığı, 1987-88 sezon açılışı ile ilgili yazıdan. Fotoğrafların Kemal Onar arşivinden alındığı belirtilmiş.

Stat dolu. Her yer bayraklarla donatılmış. Tüm branşların kaptanları, kazandıkları kupalarla yerini almış. Genç takım oyuncuları seyirciye sunuluyor. A Takım'ın üstünde sarı bir forma. Arma yok, üretici firma logosu da yok. Yalnızca TürkBank reklamı. Altlarında kırmızı şort ve sarı çoraplar. Kombinasyon olarak gayet hoş. İlk bakışta o sezonun ya da önceki sezonun formalarından biri olarak düşünülebilir. Fakat eldeki verilere bakınca, böyle bir forma giyilmemiş gibi. Herhangi bir yanlışlık olmaması için blogdaki kayıtlardan 80'lerde giyilmiş tüm formalara baktım ama böyle bir formamız yok.


Daha eski bir tarih olsa, arma bulunmaması belki normal karşılanabilir. Fakat üretici firma logosu da yok. Önceki 3 sezonda ağırlıkla Adidas kullanılmış. Ki burada da şort ve çoraplar Adidas zaten.

Herhangi bir maçta böyle bir forma giyilmediği verisi elde var diyebiliriz, az-çok. O halde bu formanın sezon açılışına özel olarak üretildiği fikrine de pek uzak değiliz. Fakat onu da kesin olarak söyleyemeyiz, çünkü elde net bilgi yok. Sezon açılışı için neden düz sarı forma yaptırılıyor mesela, belki de asıl soru bu.

23 Eylül 2019 Pazartesi

Avrupa Forması Üstüne Düşünceler



Galatasaray taraftarının, rakip taraftarlara karşı en büyük övünç kaynağı, muhtemelen Avrupa başarılarıdır. Sonuçta Türkiye çapında bir futbol ülkesinde oralara çıkabilmiş tek kulübüz. Bunları durduk yere övünmek için söylemiyorum. Bizim Avrupa kupaları ile diğerlerinden biraz daha farklı bir ilişkimiz var. Bu da formalar açısından da yaklaşımı etkileyebilecek bir durum.

Şimdiye kadar bir 'Avrupa iç saha forması' giymedik hiç. Bunu yurtdışında bazı takımlarda görebiliyoruz. Yakın dönemde 3. formalar falan da "Avrupa kupaları için tasarlandı" gibi ifadelerle tanıtıldı ama bunun dayanağı yok tabii. Tamamen reklam amaçlı. Dravdan isimlendirme. Böyle bir tercih şart mı, olursa nasıl olur, hangi mantıkla olur ya da olmalı, bir ele alalım dedik. Çook önceleri ufaktan bir bahsetmişiz ama yetersiz tabii.




Önce tarihimizde buna benzer uygulamalar var mı, ona bir bakalım.

-- İlk akla gelen Neuchatel maçındaki o meşhur beyaz. Ama o işin aslının şöyle olduğunu hemen belirtip geçelim.

-- Sonrasında 1994-95'e geliyoruz. Yaşı yetenler o yakalı düz sarı ve düz kırmızı formaları hemen hatırlayacaktır. O yıllarda bizde forma işleri iyice karman-çorman bir hâle geldiğinden, ortalık tek maçlık formalarla dolu olduğundan, bu formalar için 'Avrupa kupası forması' demek mümkün mü, hiç emin değiliz. Hem de lig için de düz sarı ve düz kırmızı formalar varken bunları giymek, işi iyice tuhaflaştırıyor.

-- Tek maçlık Sion beyazı. 1997-98. Galatasaray forma tarihiyle ilgilenenlerin çoğunun aklında farklı bir yere sahip olan, aşırı sade ve şık, polo yakalı beyaz forma.

-- Ardından 98-99 ve meşhur füme var. Bu formayı yanılmıyorsam sadece ön elemede ve Ş. Ligi'nde giydik. Toplam beş kez: ön elemede iki Grasshoppers maçı; grupta Juventus deplasmanı, Rosenborg deplasmanı ve içerideki Athletic maçı -- içerideki maçta da (zorunlu olarak) beyaz çorapla kombinlenip hepten farklı bir görüntüye kavuştuğunu ekleyelim.
Ama bu formanın diğerlerinden farklı bir konumu olduğunu belirtelim. Bu forma, günümüz için bile şık bir uygulamayla, üzerinde '98 Şampiyonlar Ligi forması' yazan bir kutu ile satıldı (şuradan o kutuyu ve bu formanın ilk hâlini de görebilirsiniz). Ama ana renkler hariç Avrupa forması olur mu, bu bir tartışma konusu tabii. Fakat renk açısından da başlı başına bir yenilik olan bu formanın, isimlendirme açısından da bir öncü olduğunu belirtmemiz gerek. Bu açıdan belki de tek Avrupa formamız diyebiliriz.

-- Arkasından yine bir füme, 1999-2000 üçüncü forması var. Bu forma, gruplarda önceki sezonki fümeden bir fazla giyiliyor. İlaveten de ön elemede Rapid Wien'e karşı iki kez. Ve yanlış bilmiyorsak yine ligde giyilmiyor. Bu dönemde 3. forma geleneği yavaş yavaş da olsa yerleşiyor. Füme formanın gruplardan elendikten sonra UEFA macerasında hiç giyilmemesi de tuhaf. Çünkü sıra olarak iç saha takımı biz görünmemize karşın, biz füme giysek, en azından Arsenal birinci formasını giyebilirdi.

Sonrasında ise bu tip 'özel' durumlar yok gibi. 1998-99 ve 1999-00 sezonlarında fümelerin bu kadar çok giyilmesini, yeni olmalarına ve gerek karar vericiler, gerek taraftar arasında ilgi çekmesine bağlayabiliriz. Çünkü şöyle bir bakınca, neredeyse hiçbirinde özellikle o formaları giymemizi gerektiren bir durum yok.



İşin diğer tarafına gelelim. Bizim geleneksel iç saha formamız parçalı forma, malum. Fakat çeşitli sebeplerden, bu parçalı formaya hep bir ortak çıkıyor. Vaktiyle, nedendir bilinmez, düz tek renk formalar giyilmiş, çubuklular olmuş. Üretici veya kulüp de, kimi zamanlar bunların tercih etme yoluna gidiyor. Yorumuna girmiyorum fakat, bu parçalı harici sarı-kırmızı, sarı, ya da kırmızı formaların seveni de hiç az değil. Biz diyoruz ki, Avrupa forması, eğer yapılırsa, bu düz veya çubuklulardan biri olsun. Böylece hem parçalı formanın yeri sağlamlaşmış olur, bir seri yakalayıp gözler de iyice alışır; hem de o diğer tasarımlar bir şekilde kullanılmış olup, başka bir mecrada kullanılır ve onları seven taraftar da memnun edilmiş olur.

'Avrupa forması' derken, kendi renklerimizde, tarihimizde bir şekilde kullanılmış diğer tasarımların yer bulacağı bir alandan bahsediyoruz. Diğer renklerin yok yere 1. forma yapılacağı bir uygulama değil. Buna zaten gerek yok. Deplasman formaları ve alternatif formalar, her ne kadar tarihinde önemli bir yere sahip olsa da, seninle özdeşleşse de, sonuçta iç saha formasını kullanamadığın durumda giyilen bir formadır.

Biz kendimize büyük kulüp diyorsak, bunu sağlamanın yollarından biri de oturmuş bir kültüre sahip olmak. Bunun araçlarından biri de forma. Belki en önemlisi forma. Çünkü --akıl almaz bir şekilde buna yeterince önem verilmese de-- seni diğerlerinden ayıran en önemli unsur bu. Sahada seni gösteren, tanıtan, senin kim olduğunu anlatan şey formandır. Bakın işin kombinasyon kısmına girmedim bile. Yeter ki parçalı bir otursun. Belki zamanla şort ve kombinasyon meselesi de hallolur. Şimdi bahsettiğimiz açıdan elde bulunan örneklere bakalım:

-- En yakından gidelim. Borussia Dortmund, 2013'ten beri Ş. Ligi için de forma çıkartıyor. Bazen bu çubuklu oluyor. Çoğu kez de o sezon asıl iç saha forması neyse, onun biraz değişiği bir düz sarı. Gayet hoş bir uygulama. Muhtemelen satışlara da etkisi vardır.

-- 2000'lerin ortasında Bayern Münih yapmıştı. Bazen bordo, bazen siyah, bazen de mavi katkılı şekilde.

-- Son iki sezondur Napoli, iç saha ve deplasman formasının bazı yerlerini farklı renk yaparak Ş. Ligi'nde giyiyor. İlginç fikir açıkçası. Özellikle bu sezon sonuç gayet iyi.

-- Salzburg bu sezon için özel bir set çıkarmış. Tasarım anlamında pek parlak olmasa da --günümüz itibariyle Nike ile anlaşmalı olmanın getirisi-- Avrupa'ya özel iki forma, güzel.

-- Ve bu alanın bayrak taşıyanı: Sevilla. Özellikle 2000'lerin sonunda Joma'nın Avrupa'ya özel, çok da orijinal ikililer tasarlamasıyla zirveye ulaşan gelenekleri, 2010'lardaki UEFA üçlemelerinde de devam etti. Hâlâ her finallerinde tasarım olarak çok farklı olmasa da özel forma giyiyorlar. Bu harika bir şey.

Tabii bu işin üreticiyle olan kısmını bilmiyorum. Salzburg'a yapmışlar, bize niçin olmasın? Son dönemde kendileriyle aramız pek iyi değil, malum. Belki ilerde, ya da başka bir marka ile anlaşınca bu konu belki gündeme getirilir yetkililer tarafından.



Şimdi de 90'lar ve 2000'lerde hangi formalar bu söylediğimiz kapsamda kullanılabilir(di), bir bakalım:

Öncelikle 90'larda giydiğimiz bütün o düz formalar bu konsepte uygun. Ayrıca 1994-95'teki parçalı-çubuklu da bu yönde kullanılabilirdi. Sonraki sezon siyah şortla kombinlenen çubuklu keza. 1996-97'deki çoğunluğu kırmızı, bir yanı sarı olan forma da bu amaca uygun. 2000-2001'deki füme destekli düz kırmızı keza öyle. 2001-2002 ve 2003-2004'te gördüğümüz düz kırmızı altı beyaz ve siyah şortlar da illa denenecekse Avrupa'da denenebilecek formalar. 2000'lerin başındaki çubuklu furyasında giyilen tüm formalar yine bu gruba giriyor. 2005-06, 2007-08, 2009-10, 2011-12, 2012-13, 2013-14 sezonlarında görülen düz sarı ve kırmızılar da dahil edilebilir. Artık o dönemleri geçtik diye düşünüyoruz ama, 2008-2009'daki çubuklumsu forma da Avrupa'da giyilebilir, parçalının yerini işgal edeceğine.

2010-2011'de giydiğimiz, Ali Sami Yen'in son sezonu anısına tasarlanan siyah şortlu çubuklunun bu amaca en uygun formalardan birisi olduğunu düşünüyorum. Gerek çubuklu olması, gerek siyah şortla tamamlanması, herhangi bir sezonda Avrupa için giyilebilecek en doğru formalardan birisi olur.

Ya da 2001-2002 ve 2003-2004 parçalılarını ele alalım. Siyah ağırlıklı parçalılar. Normal, parçalının birinci forma olduğu bir sezonda, bunlara benzer bir parçalı, Avrupa forması olabilir mi? Gayet de iyi olur.



Şimdilerde Nike'ın son birkaç sezonda ortak tema ile tasarladığı üçüncü formalar biraz daha Ş. Ligi için yapılır gibi oldu. Tanıtım tarihi de ona göre ayarlanıyor. Ama sonuçta bunlar üçüncü forma, toplasan en fazla 6-7 kere giyiyorsun. Ki zaten 2000'lerin sonundan bu yana büyük markalar üçüncü formayı 'European away' veya 'UCL kit' gibi isimlerle tanıtıyor, "arada kaynamasını" engellemeye çalışıyorlardı. Aynı yere varıyor yani.

Bizim forma tarihimiz, biraz da forma geleneğimiz, ayrı, özel bir Avrupa forması giymek için uygun. Son yıllarda bazı şeyler oturtuldu şükür. 4. formayı görmüyoruz. Ana renklerde parçalı hariç forma da gün geçtikçe azalıyor. O kontenjanı buraya yöneltebilirsek, güzel bir yenilik olarak forma geleneğimiz içerisine yerleştirebiliriz. Hem işin ekonomik yönü de var.

24 Mayıs 2019 Cuma

Siyahın Uğuru

Şampiyonluğumuz kutlu olsun. Bizim açımızdan şampiyonlukla ilgili bahsedilmesi gereken, siyah formanın uğuru.


Belli bir dönemden sonra siyah renkle ilişkisi bulunan bir takım olarak, ilk siyah formamızı 2005-2006 sezonunda giymemiz esasen biraz enteresan. Bunun arkasında birçok sebep sayılabilir tabii -- ülkede forma kültürünün salyangoz hızıyla ilerlemesi en muhtemeli. Belki de o dönemde armamızın da siyah olmasından çıkışla, nihayet o sezon bir siyah formamız bulunuyordu setimizde. Epeyce de giymiştik, iç sahada falan da hattâ.


O sezonun ardından 4 kez daha siyah forma tasarlandı takımımız için. Zaman içinde yerini füme, mor bazen de kırmızı ile paylaştığı için, bu rakama makul denebilir. Ama daha fazla görmemiz gerekir sanki.


Siyah formaya sahip olduğumuz 5 sezona bakınca, bunlardan dördünde şampiyon olduğumuzu görüyoruz ve bu epey iyi bir oran. Bundan sonra anlayalım ki, setimizde siyah varsa, şampiyonluk ihtimalimiz çok yüksek. Bu biraz Amerikan tarzı aşırı detay istatistikler gibi oldu belki ama, en azından çok 'dıdısının dıdısı' bir durum yok.

İlaveten, önümüzdeki yıllarda siyah formanın daha kalıcı bir yer edinmesinde takım için getirdiği uğurun katkısı olabilir.


Önümüzdeki sezon da, parçalıdaki siyah katkısına uyacak şekilde bir siyahımız olabilir miydi, olabilirdi. Fakat onun yerine iki açık renk formamız olacak.


Copyright © 2010-2014 galatasarayformalari.com - Tüm Hakları Saklıdır