2 şey var. İyi ve kötü.
Önce iyi: 4 maçtır parçalı formamızı giyiyoruz. Blog açıldığından beri en çok yakındığımız konulardan biri bu, sık sık yazmak zorunda kalıyoruz. Sonradan cıvıtmayacağımızın garantisi olmasa da, 4 maç özelinde de olsa yüzde yüz oranını tutturmak güzel.
Kötü: Deplasman maçları başka tabii, o maçlarda diğer formaları giymek zorunda kalabiliriz. Ve iç sahada parçalı serisi durmaksızın devam etmeli. Fakat -yine- TT Arena'da oynadığımız maçlarda asıl kombinasyonumuzu giymeliyiz. Bunu hala oturtamadık. Oturtana kadar da bayağı bir zaman geçecek gibi. Şimdiye kadar içerde 2 maç oynadık, birinde parçalı-beyaz-beyaz, diğerinde (yani dünkü Eskişehir maçında) parçalı-kırmızı-kırmızı şeklinde bir renk sıralaması vardı. Henüz bir türlü parçalı forma-beyaz şort-kırmızı çorap görünümüyle çıkamadık sahaya.
Bir de şu var, evimizde oynarken, ilk forma seçim hakkı bizim. Fakat dünkü maçta ya da geçen sezonki maçlarda da sıkça gördüğümüz gibi, biz rakibin formasına uyuyoruz. Onlar bize uyacağına... Eskişehir örneğini ele alalım. Muhtemelen, mesela Galatasaray deplasmanına geliyorlar ya, kafadan yanlarına beyaz formayı alıyorlar. Yanlarına koyu renk (siyah diyelim) şort bile almıyorlar sanırım. Öyle olunca da formalar seçilirken "hacı yanımızda bu var sadece" diyorlar, ve sonuç bu oluyor herhalde. Çok komik.