Bu Blogda Ara

7 Ocak 2012 Cumartesi

AntareS - Forma Kültürü


Uzun süredir takip ettiğim bir yer burası. “Takım tutmak” demek, “taraftarlık” demek, her şeyden önce “renk” demek benim için. Neden “renk” demek anlatacağım. Blogla ilgili konuşalım bir kuple.
Bir süre önce Selocan’a bir mail attım. “Sitede Nike lansmanından sonra bir düşüş var? Hayırdır? Tahmin edilen Nike tasarımları gelmeyince kırgınlıklar mı oldu? Dedim.”
Her başarılı Türk işinde olanlar olduğunu zaten tahmin ediyordum. Her şey iyi giderken takip et, destekle, gıpta et, en ufak bir hatada aşağıya çekmeye çalış. Salla, saldır. En iyi yaptığımız iş ne yazık ki Türkler olarak.
Bloğun tamamen bir haber bloğu olmadığını bildiğim için, “yazmak isterim, ne dersin?” dedim, tasarımcı ve taraftar kimliğimle. A’dan Z’ye ne varsa kendimce doğru, yazar, paylaşırım diye düşünerek. Ve, neredeyse uzay çağını yaşadığımız şu zamanlarda, bu kadar kuvvetli bir medyanın, renk-forma-taraftarlık-doğrular-yanlışlar çerçevelerinde yazılardan daha da etkili olabileceğini, bir şeyler yapılabileceğini düşünerek.  Mantıklı her desteğe olumlu bakan biri olarak yaklaştı Selocan.
Hadi hayırlısı;

RENK

Her kulüp, her takım renkleriyle vardır, var olmalıdır. Tarihleri boyunca gerek logolarından çıkan renklerin uyarlanması, gerek yer aldıkları coğrafyadan esinlenen renklerin uygulanması sebebiyle oluşmuştur takım ve kulüp renkleri. Coğrafyalarında vardır, logolarında vardır, tarihlerinde vardır, kurucu “ilk”lerini karakterlerinde vardır. Ve nesiller boyunca “gönül vermişlerinin” ruhlarında vardır o renkler. O renk yoksa en taraftar baba, “renktaş”” yapamaz çocuklarını, en yakın arkadaşlar saha içerisinde “ezeli rakip” ama saha dışında “ebedi dost”tur.
Her Galatasaraylının içinde taşıdığı kırmızının ateşi gibidir, hissettiği sıcağın sarısı gibidir ruhu. Takımla böyle bütünleşir, bunu görmek ister. Spor müsabakalarında yer, gök sarı-kırmızı olsun ister. Saha içindeyse gerçek Galatasaraylı, arkadaşlarına “Her yerde kırmızı görecekler! Haydi!” diye bağırır devre arası konuşmalarının birinde Kaptan Bülent Korkmaz’ın yaptığı gibi. Daha deli olanları Kadıköy’de Sarı/Kırmızı dolaşmak ister maç günleri Şükrü Saraçoğlu etrafında. Formasını giyip, “Ben farklıyım, ben sizden üstün olanım, farklı olanım” demek ister.
Bu yüzden rahat seyredemeyiz Şükrü Saraçoğlu maçlarını deplasmanda. Rahatsız oluruz hep. Her yer laciverttir çünkü her yer sarıdır bir de. Ama sarıya bile “benim sarım” diyemez Galatasaraylı. “Turuncudan iz taşıyan tok bir sarı” değildir çünkü Saraçoğlundaki Sarı.
Her kulüp, her takım renkleriyle vardır, renkleriyle var olmalıdır. Renkleriyle tanınmalı, renkleriyle anlatılmalıdır diğerlerine. Kendine has renkleri, kendine has tonları olmalıdır renklerin. “Gönül vermişlerinin” içindedir renkleri. Galatasaray için “vişneye çalan, koyuca tatlı bir kırmızı” ve “turuncudan iz taşıyan tok bir sarı” olmalıdır Galatasaray’ın rengi. Nerede kırmızı görsem dikkatimi çeker, ne zaman sarı kullanacak olsam, turuncuya dönük kullanmaya gider elim. Çünkü ben de Galatasaraylıyım.

FORMA KÜLTÜRÜ


Türkiye’de spor-renkler-forma kültürü ile ilgili konuları, yüzlerce yönden ele almak mümkün. Babam ile, 1980 yılının soğuk bir kış akşam üstü, 6 yaşımdayken ilk kez bir Galatasaray maçına gittiğimde, futbol, kurallar, oyun hakkında pek bir bilgim olduğu söylenemezdi. Maçın nasıl geçtiği, kimin kazandığı, nasıl oynadığımızı pek hatırlamasam da, babamın omuzlarındayken “Hangileri bizimkiler?” diye sorduğumda, “Hangileri olacak aslanım? Kıpkırmızı ve sapsarı formalı olanlar.” Cevabını hala çok ama çok net hatırlarım.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan önceki o zorlu yıllarda ve Cumhuriyetimiz kurulduktan sonraki o ilk zorlu 10-20 sene dönemlerinde, bu gün olduğu kadar gözde miydi futbol onu da bilmiyorum ama o dönemlerde futbol ile ilgilenen kesimlerin ve taraftarların spora farklı anlamlar, farklı yaklaşımlar yüklediği de bir gerçek olsa gerek. Tarihinin en zor dönemlerini geçiren bir millet, o zamanın şartları ile, kendi içinde sımsıkı tutunacağı bir şey haline getirmiş sporu, özellikle futbolu.
Şu anda liglerimizde yer alan tüm kulüplerin tarihini araştırırsak, eminim ki Milli Mücadele zamanlarından, Osmanlının son dönemlerindeki zamanlardan kalan bir çok Milli anı ve olayla karşılaşırız. Galatasaray’ın kuruluş amacının “Türk olmayan takımları yenmek” olduğu gibi veya Fenerbahçe’nin İşgal kuvvetleri karma takımlarıyla yaptığı o tarihi maçtaki gibi.
Ve günümüze taşınan Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin bile aslında, “ülkemizi en iyi şekilde Avrupa takımlarına karşı kim temsil eder” rekabeti olduğu da, kabul edilmesi gereken gerçeklerdendir, tarihe baktığımızda. Önümüzdeki zamanlarda fırsatımız olur ise bu konular ile ilgili de yazılar yazar, bilgileri paylaşırız, dönelim “Forma Kültürü”’ne.
Forma Aşkının veya forma sevgisinin ne demek olduğunu, taraftarlar için formanın ne anlama geldiğini, neleri simgelediğini anlatmaya gerek yok. Kan kırmızı üzerine düşmüş hilali, nasıl Milli Takım formasında görmeyi istersek her Türk olarak, taraftarı olduğumuz renkler ile özdeşleşmiş formaları da görmek o demektir kendi takımımızın üzerinde. “O renk” demektir takım, “O renk” demektir o forma. Ve az önceki paragraflarda bahsettiğim tarih hadiselerinden dolayı da, özellikle bizim takımlarımızda özdeşleşmiş formalar vardır kulüplerimizde. “Parçalı sarı/kırmızı” gibi, “Çubuklu sarı/lacivert” gibi, “Karakartal siyahı” gibi.
Bir çok taraftarın sezonluk isim yazdırmaması bu yüzdendir aslında. Çünkü bizde kültür “herkes gider, biz kalırız” kültürüdür. Çünkü bizde kültür “o formaları çıkarın, öyle oynayın!” kültürüdür. Çünkü bizde kültür, tribünde formaları çıkarıp, çırılçıplak kalıp, takımı öyle protesto etmek kültürüdür. Bizlerdeki kültür, “Metin Oktay”’lar, “Lefter”’ler üzerlerindeki renklerin kültürüdür, Metin’deki parçalı, Lefter’deki çubukludur.
Bütün bu yazdıklarımın, biraz tarih, biraz bilgi, çokça yorum, aslında daha sonra yazmayı düşündüğüm bir çok konu ile ilgili temel olmasını, yazı ve yorumlarımın bunlar unutulmadan değerlendirilmesini istediğim için yazıyorum. Gerek eleştiren, gerek bilgilendiren, gerekse de ele alacağım konularda “ne yapılması” gerektiğini bir nebze olsun gösterebilen yazılar yazmayı planlıyorum. Renk kombinasyonlarından tutun da, taraftar gözüyle formalardan, Nike mağazalarından tutun da, kendi Storumuza kadar olan her konuda görüşlerimi belirtip, sizlerle paylaşacağım.
Umarım herkesin düşüncelerine bir nebze “ses”olabilirim.
Kalın sağlıcakla.


AntareS

5 yorum :

alaTURKa dedi ki...

Ufak bir not: blogu surekli takip eden bi kisi olarak, bu blog takimimla ilgili ozundugum yerlerden birisidir. Blogda forma lansmanina kadar cok daha yogun takip ediyordum. Cunku yeni bi sponsor yeni bir forma anlayisi ve en guvenilir yerde burasi. Tanitimdan sonra cok yogun olmasamda ne konu acildi farkindayim ve takipteyim. Diger takipcilerinde boyle yaptigini dusunuyorum.
Not 2 : gecen sene bu formalar olacak dediginiz formalarin bu sene icin hazirlandigini dusunuyorum. Yani hollanda da da forma tasarimcilarimiz formalarimizla calisirken daha turkiyede tanitilmadimk diye sormuslar buda baska bir forma tasarladiklarini gosterir

Adsız dedi ki...

Ben sürekli takip eden biriyim. Burayı kaçırırım diye Facebookdanda beğendim. Yalnız takip edilmek azalmadı ama yazılar,konular vs azaldı gibime geliyor. Keşke böyle olsaydı, Away forma alternatifleri, Diğer takımların forma kültürleri vs konular biraz irdelenirse konuşacak çok şey olabilir. Hepimiz Galatasaraylıyız...

ismailinc dedi ki...

Forma lansmanından sonra herkesin kabul ettiği gibi yayın sayılarında ciddi bir azalma söz konusu. Buna rağmen ısrarla, hem blogger, hem twitter' da, hem de sık kullanılarımda çakıldır bu blog. bu blog ne söylese benim için doğrudur. Ki burası bence bir haber blogu değil, daha ziyade forma kültürü üzerine bir blogtur. Tuttuğumuz takımın formalarını, renklerini, diğer takımların kültürlerini tanıma, bunlardan çıkarım yapıp tartışma yeridir. O yüzden sonuna kadar "galatasarayformalari.blogspot.com" !!!

#Dışardan bir arkadaşımızın yazısını yayınlamanız çok hoş bir düşünce.

#Antares isimli arkadaşımızın yazısı çok güzel, tebrik ediyorum.

burranazzo dedi ki...

AntareS hosgeldin ve ellerine saglik. 80'ler ve 90'lar ruhundan izler tasiyan yazilarini merakla bekliyorum.

Gorusmek dilegiyle.

Emir OTLUOGLU dedi ki...

Eline sağlık hocam nefis bir yazı olmuş.

Copyright © 2010-2014 galatasarayformalari.com - Tüm Hakları Saklıdır