Bazı saçma sebeplerden, aylık dergileri hep geç alırım. Kötü olur tabii. Bu sefer daha da kötü oldu.
Daha dün malum, bu bloga dahil oldum. O arada işte blogu incelerken filan, bir dergiye çıkma muhabbeti dönüyordu. Zamanı tam anlayamamıştım, blogun tarihini çok eski sanıyordum. Daha önce çıkmıştı da hatırlamıyor muydum, bu ay mıydı gibisinden. Bugün Galatasaray dergisi elime geçti, ama eve geç gelebildim. Henüz okuyamamıştım. Az önce geldikten sonra bir an "Trink!" etti kafada. Hemen açtım dergiyi, ilgili sayfayı buldum. Selocan24 oradaydı. İşte forma tutkusunun ne zaman başladığı filan, konuşmuşlar onunla. İlginç olan şu:Ben daha dün bloga girdim, bugün o dergide bu blog ve Selocan24 ile ilgili yazıyı okudum. Ya tersi olsaydı, önce haberim olup, sonra bloga girseydim-veya gir(e)meseydim? İşte hayatı güzel kılan, bu bilinmezliği. Önceden kestirilemezliği.
Forma/spor blogunda da felsefe yaptık ya, neyse. Ama yazmalıydım bunu bir şekilde.
Ha bir de, madem blogdan haberdar olup blog sahibiyle irtibata geçebiliyorlar. Bir de burda önerilen fikirleri iletseler ya yetkili makamlara. Mesela 3 parçalı forma yapılmasa, her sene parçalı garanti olsa, her sene beyazın yanına siyah veya gri renk bir 3. forma olsa, olsa, olsa, olsa...
-
-
Bilen bilir; vaktiyle Aceto bloga ara verdiği zamanlar, bi' tane kilit
fotoğrafı yer alan post yayımlardı. Biz de kendisine hayranlık dönemlerimiz
geçti...
5 yıl önce
1 yorum :
"madem blogdan haberdar olup blog sahibiyle irtibata geçebiliyorlar. Bir de burda önerilen fikirleri iletseler ya yetkili makamlara"
Bir düşünseler zaten çok şey kazanacaklar ama inatla mor forma çıkartsınlar. Bakalım kim giyecek o formayı merak ediyorum.
Yorum Gönder